Mevlana Mesnevi yazı dizisi 89

 Peygamber (sav)'in, Zeyd'e sırrını bundan daha fazla açma ve bana tabi ol diye tavsiyede bulunması

Hazreti Peygamber (sav) ''Sahabem yıldızlar gibi yolda gidenlere ışık, şeytana taştır'' dedi.

O göz, o kuvvet herkeste olsaydı onlar güneşin nuru ile feyizlenirlerdi.

O zamanlar, ey hakir ve zezil kimse! Güneşin nuruna delil olarak yıldızlara ihtiyaç kalmazdı.

Ay toprağa, buluta, gölgeye der ki, ''Ben de sizin gibiyim, lakin bana vahy olunmaktadır.''

''Ben de karanlık yaratılışlı idim. Lakin vahyin güneşi kalbimi aydınlattı.''

''Nefisden ve gönülden karanlıkları def edebilmem için ışığım güneşe nispetle vasattır.''

''Sen de güneşin nuruna tahammül olmadığından ışığım örtüldü.''

''Gönül hastalığını tedavi edebilmek için şekerle sirke gibi (karanlıkla) karıştım.''

''Hastalıktan kurtulmak nasip olunca sirkeyi bırak halis bal ye.''

Gönül sayfasında hiçbir başka nakış olmazsa ''Allah, ilmi ve kudreti ile arşı kapladı'' sırrı meydana çıkar.

İlham ışığının kalbini doğrudan doğruya aydınlatması, gönlünün bu nur ile rabıtası Hakk'ın yardımı iledir.

Bu söz nihayet bulmaz. Zeyd nerede? Ona sırrını faş etmemesi için nasihat edeyim.


Zeyd'in hikayesine dönüş

Zeyd'i bulamazsın artık. O araştırma yolunda papuçlarını bile bırakıp kaçtı.

O senin gibi değil, yıldızın güneşle gizlendiği gibi kendi kendinden bile saklıdır.

Ondan şimdi nam u nişan kalmadı. Bir saman çöpü bile yok. Nerede kaldı samanın yolu.

Bizdeki bu hislere ait sözlerin ışığı, manevi bilginin nurunda mahvolur.

Gönüldeki duygu ve akıl deryası ''Ledeyna muhdarun'un dalgalanan denizi oldu.

Gece olunca yine izin verilir, her yıldız yine parlamaya başlar.

Hakk'ın lütuflarından nasibini almış ruhların kulak ve akıllarını küpeler süsler.

Hepsi sevinçli O'nu överek oynar, ''Ey Rabbimiz! Bizi dirilttin'' diye çağrışırlar.

O yok olmuş deriler, kemikler, baki olan hayatın küheylanına biner;

Hepsi de mahşer günü ya şükür veya küfran-ı nimet ederek varlık sahrasında koşuşurlar.

Bu görmezlikten, bu bilmezlikten gelmek ne zamana kadar? Evvelce yok iken seni kim diriltti?

Yokluk yolunda da her zaman, ''Kim varlık ülkesine gidebilir?'' derdin.

Görmedin mi yaratıp besleyen Allah, istediğine bakmadan seni nasıl vücuda getirdi?

Hiçbiri hayalinde olmayan çeşitli mertebelerden menzillerden haber verdin.

Varlık ve yokluk Allah'ın hükmüne tabidir. Şeytanlar bilsin ki Süleyman yaşıyor.

Şeytan, havuzlar gibi çanaklar yapmada. Red cevabı vermeye cesareti yoktur.oklu

Her zaman yokluk korkusu ile titriyorsun. Bil ki yokluk da Allah korkusu ile titremektedir.

Daima bir mevki ummaktasın. Bu yolun korkusu senin için can çekişme gibidir.

Hak'tan gayri olan her şey, tatlı bal bile olsa yılan zehiridir.

Can çekişmek nedir? Ölüm korkusu, abıhayatın arayıcısı olmamak...

Halkın iki gözü de toprak ve ölüme bakar. Abıhayata nazar etmezler.

Çalış; içindeki zannı, şüpheyi azalt. Zahmetsizce yol almağa bak, uyursan gece geçer gider.

Gecenin karanlığında gündüzü iste; karanlıkları yakan aklı kendine rehber edin.

Karanlık gecede nice arzular gizlidir. Abıhayatın yeri karanlıktadır.

Ey hayırsız! Gaflet tohumu ekip biçtikçe başın uykudan kalkar mı?

Sendeki bu uyku ve yeme ölü uykusu gibidir. Ev sahibinin uyuması ise hırsıza müjdedir.

Sana kimlerin düşman olduğunu bilmiyorsun. Halbuki ateşten yaratılanlar, topraktan yaratılanlara kin gütmekte.

Ateş, suya ve oğullarına hasımdır. Çünkü suyun kendisinin can düşmanı olduğunu bilir.

Ateş suyun ve su gibi olan şeylerin hasmı olduğu için su da ateşin can alıcı düşmanıdır.

Kendisine ve çocuklarına düşman olduğu için su da ateşi söndürür.

Bundan sonra bil ki bu ateş şehvet ateşidir. Ve her günahın asıl sebebi ve elebaşısıdır.

Zahiri ateş su söndürür. Fakat şehvet ateşi cehenneme kadar yol bulur.

Şehvet ateşi su ile sakinleşmez. O alçak, kötü işli cehennem yaratılışlıdır.

Şehvet ateşinin çaresi din nurudur. Çünkü nur müşriklerin ateşini söndürür.

Bil ki bu ateşe Hakk'ın nuru çaredir. Bunun için İbrahim (as)'in ateşini düşün yeter.

Nefis Nemrud'unun ateşinden kurtuluşun ancak Tanrı'nın emir ve nehiylerine uymaktadır.

Şehvet ateşi harcanmakla azalmaz. Hapsedilmekle, baskı altına alınmakla teskin olur.

Şehvet ateşinin artması daha çok alevlenmesine sebep olur. Hiç yüz (yük) odun olsa ateş söner mi?

Yakacak odun olmayınca ateş söner. Günahtan sakınmakla da şehvet gizlenir.

Güzel yüz ateşten değişmez. Kalplerin günahtan sakınması yüzü penbeleştirir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!