Mevlana Mesnevi yazı dizisi -62

Zahiri hissedenlerin Salih Peygamber (as)'le devesini hakir ve yardımcısız görmeleri, Yüce Allah, bir orduyu mahvetmek isteyince galipse de onu, düşmanı nazarında az ve zayıf gösterir. ''...Sizleri de onların gözlerinde azaltıyordu: Ta ki Allah Teala yapılmış olan bir emri yerine getirsin...''

Salih Peygamberin devesinin sinirlerini o akılsız ve cahil kavim kesti.

Su için deveye düşman olunca yoksulluk deryasına daldılar.

Allah'ın devesinin işi güzelken (ırmaktan ve buluttan yağanı içerken) onlar Hakk'ın suyunu Hak'tan esirgediler.

Salih'in devesi iyilerin cismi gibidir. Kötülerin helakine sebep olur.

''Allah devesine dokunmayın, su içmesine mani olmayın'' emrini dinlemeyen o kötü düşünceli ümmetin azabını gör.

Tanrı kahrının memuru, devenin kan bahası olarak bütün halkı (istedi).

Ruh, Salih'e ten de deveye benzer. Ruh, vuslatta, ten ise yoksulluğun, ihtiyacın esiridir.

Salih'in ruhu, (temiz ruh) afetlerden kurtulmuştur. Yaralanan devedir, Salih sanma.

Salih'in ruhu cefadan korundu. Hakk'ın nurunun sönmesi mümkün değildir.

Allah topraktan olan cisme can bağışladı ki, incitmeyle imtihan olsunlar...

Kişinin eziyeti yine kendisinedir. Bu küpün suyu ırmağın suyu ile birleşmiştir.

Düşkünlere sığınak olsun diye Allah, gönül sahibine yardım etmiştir.

Onların gönüllerine kimse hakim olamaz. Zira zarar sedefedir. İnci korunmuştur.

Bir velinin cisim devesine kul ol da Allah'a. Salih'in ruhu (temiz bir ruh) ile vasıl ol.

Salih kavmine dedi ki, ''Şüphesiz üç gün sonra size azap inecektir.''

''Ondan üç gün sonra da gerçekten bir bela gelir ki üç işareti vardır.''

''Hepinizin yüzünün rengi değişir, renkten renge girer.''

''İlk günü safran gibi sarı, ikinci günü erguvan gibi kırmızı olur.''

''Üçüncü günü yüzünüz kararı. Ondan sonra da Hakk'ın kahrı gelir.''

''Eğer benden açık bir delil isterseniz, devenin yavrusu dağa kaçmıştır.''

''Onu yakalamaya gücünüz yeterse ne ala, yoksa azaptan kurtuluş imkansızdır.''

Kurtuluş için hiçbir tedbir faydalı olmadı. Yavru dağlar arasında kayboldu.

Temiz bir ruh gibi bedenden ayrılıp ihsan sahibi Allah'a doğru gitmekteydi.

Salih Peygamber dedi ki, ''Artık kazadan kurtulmak mümkün değildir, bilin! Kazaya razı olmaktan başka bir çare yoktur.''

''O yavrunun gönlü (Salih Peygamber'in gönlü) nü alsaydınız hürmetle yalvarmak mümkündü.''

''Gönlü olursa kurtulmak ümidir vardır. Yoksa tam bir yeisle sabr u sebatınız kalmaz.''

Bu kara haberi işitince kahredici bir bekleyişle kaynaştılar.

Birinci günü yüzleri sarardı. Üzüntü ve ümitsizlik içinde acı acı ah ettiler.

İkinci günü hepsinin yüzü kızardı. Ümit ve tevbe ipliği kayboldu.

Üçüncü günü yüzleri karardı. Şüphesiz Salih'in sözü doğrudur.

Hepsine bir yeis hakim olunca kuşlar gibi dizüstü çöktüler.

Cibril-i Emin bu vahy ile geldi. Kur'an'ı Kerim de bu ''Casimin'' diye anlatılmıştır.

Sana diz çökmeyi öğrettikleri vakit diz çök. Yoksa böyle bir çöküş bela ve savaştır.

Onlar Hak kahrının şaşkını oldular. Allah, o şehir halkını yok eyledi.

Salih Peygamber halvetten çıkıp şehre doğru yürüyünce şehrin duman ve neft (ateş) içinde olduğunu gördü.

Onların parçalarından gelen iniltileri işitti. İniltiler duyuluyordu ama inleyenleri toprak örtmüştü.

Kemikleri bile ağlıyor, canları kanlı göz yaşları döküyordu.

Hz Salih onları işitince ağlamaya, feryatlarından bağrını dağlamaya başladı.

Dedi ki, ''Ey yanlış yolda giden kavim! Hakk'a sizin cefanızdan ağlamıştım.''

''Cevrinize sabır ile emrolunmuştum. Öğüt verdikçe sizden uzaklaşıyordum.''

''Onlara nasihat etmek bir cefa bağıdır. Öğüt sütünün kaynağı sevgi ve saflıktır'' derdim.

''Şüphesiz bana öyle cefalar ettiniz ki nasihat sütü damarlarımda gizlendi kaldı.''

''Cenabıhak, -Ben sana ihsanda bulunur, yaranı merhemle tedavi ederim- buyurdu.''

''Kalbimi gök gibi saflaştırdı, cevrinizden gönlüme eminlik geldi.''

''Tekrar tekrar nasihat edip hoş bir şekilde şeker gibi sözler söylerdim.''

''Sözlerim süt ve şeker gibiydi. Saf, tatlı ve duruydu.''

Lakin o sözler sizde zehir oldu. Çünkü sizin kökünüz, aslınız zehirdi.''

''Hiç size acıyarak gönül gam çekmez. Ey asi kavim, gamın ta kendisi sizsiniz.''

''Gam ölse kimse ağlamaz. Baştaki yaranın geçmesinden elem yoktur.''

Salih Aleyhisselam yüzünü kendisine çevirip yankı gibi dedi ki, ''O güruh için ağlamaya değmez.''

''Onların her birisi kötüydü. Ben kafir bir kavmin ardından nasıl kederleneyim?''

Fakat yine gözü de, gönlü de ağlamaya başladı. Onda sebepsiz bir merhamet titredi.

O vücuti gözyaşı damlaları hasıl ediyordu. Onlar cömertlik denizinin sebepsiz damlalarıydı.

Temiz aklı o an kendine, ''Onlar için ağlamak layık mıdır?'' diyordu.

''Bu ağlayış onların hangi işine? Hangi hallerine bakılsa zehir gibiydi.''

''O gönülleri kararmış kafirlere mi? Yoksa zehirli sözlerine mi?''

''Keskin dişlerine, ateşler saçan ağızlarına mı ağlıyorsun?''

''Onların hepsi istihza ve maskaralık madeni. Allah'a şükret ki seni kurtardı.''

''Cümlesinin gözleri, elleri, ayakları eğri. Her birinin işi de, gönlü de, edası da kötü.''

''İnatçı atalarını taklit ettiklerinden akıl üstadına kaba davrandılar.''

''Bu akılsızlar, baştan başa, birbirinin gözüne ve kulağına bakan kocamış eşeklerdir.''

''Cehennem ehlinin fark edilmesi için Cenabıhak cennetten kullar yollamıştır.''

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!