Mevlana Mesnevi yazı dizisi 64

 Bedevi ile karısının macerasının sonu

Karı kocanın  hikayesi anlatılsın da dostlar onu gönüllerinde tutsun.

Erkekle kadının macerası bir hikayedir. O insandaki nefis ve akla benzer.

Bu kadın ve erkek nefisle akıl gibidir. Her iyi ve kötü bunun lüzumlu olduğunu bilmelidir.

Bu ikisi dünya evinde gündüz ve gece macera içinde cenk etmedeler.

Kadın, boyuna evin ihtiyaçlarını evin şerefini ekmek, sofra, makam ve mevki ister.

Nefis, sevdalı kadın gibi gah tevazu gösterir, gah azametlenir.

Erkek gibi olan akılsa o düşünceleri bilmez. Hakk'ın rızasından başka bir kaygısı yoktur.

Gerçi kıssa, bu tuzak ve tanedir. Hikayenin tamamı nedir? Dinle!

Eğer sadece manaya ait anlatış kafi olsaydı alemin ziyası azalır, düzeni bozulurdu.

Kulluk (sevgi), fikir ve manadan ibaret olsaydı bize oruç ve namaz lüzumlu olmazdı.

Bağlılık ve sevgiden bir eser olsun diye dostlar birbirlerine hediye verirler.

O hediyeler, bağlılığın ve sevginin şahitleridir. Yani onlarda samimiyet ve beraberlik gizlidir.

O ihsanlar, gönülde meydana gelen: sevginin görünen şahitleridir.

Şahit, bazen doğru söyler, bazen yalan. Bazen şaraptan sarhoş olur, bazen ayrandan.

Ayran içen de sarhoşluk gösterir. Mahmurluk sözü onu çılgına çevirir.

O riya sahibi de oruç tutup, namaz kılıp kendisini Hak adamı diye gösterir.

Gönülde gizli olanı bildirme bakımından zahiri işler başka başkadır.

Ya Rabbi! Bana o ayırma hissini ihsan et ki doğru ile yanlış meydana çıksın.

Onda zahiri his kaybolmuştur. Fark etme hissi, Hakk'ın nuruyla görmedir.

Sevgili, görünüşte bir sebep oldu. Onun benzeri akrabalık muhabbettir.

Rehberi Allah nuru olan kimse, eserlere ve sebeplere bakmaz.

Bir gönüle muhabbetten bir kıvılcım düşse, kıvılcım gönülü gittikçe alevlendirir.

Sevgisini göstermeye hacet kalmaz. Zira sevgi nuru, yüce bir yaratılıştadır.

Bu bahis çok geniştir, tamamlanamaz. Sözümü tut da gerçeği sen kendin ara vesselam.

Gerçi mana, suretten görünmektedir ama o, surete hem yakın hem de uzaktır.

Ağaçta bunun için kusursuz yüzlerce işaret var. Lakin mahiyetleri bakımından birbirinden uzak.

Sen, mahiyetleri de, keyfiyetleri de bırak. Erkeğin ve kadının halini anlat.


Bedevinin, karısının isteğine razı olup bunu kabulde bir hile ve imtihan maksadının bulunmadığını anlatmak için yemin etmesi

Erkek karısına dedi ki, ''Sana muhalefeti bıraktım. Hüküm kılıcını kılıfından çıkar.''

''Her ne edersen ben senin emrine itaat ederim. İyi de olsa kötü de, o benim için muhteremdir.''

(Uğrunda) beni yok farz et. ''Aşk insanı kör ve sağır eder'' derler.

Kadın, ''Maksadın bir ihsan ve iyilikte bulunmak mı, yoksa hileyle sırrını öğrenmek mi?'' dedi

Dedi ki, ''Gizli sırları bilen Haktır. Tertemiz Adem O'nun emriyle var oldu.''

''O'na isimler ilmini öğretti. Levhlere ve ruhlara vakıf eyledi.''

''Bütün ilimleri (ezelden ebede kadar olacakları) biliyordu. Hakk'ın talim ettiği esma'dan ders okudu.''

Meleklere hem ders verdi, hem de onları takdis ile kudsi eyledi.

Adem'in sebebiyle onlara perde açılmıştı ki o açılışı gökler bile görmemişti.

Faziletinin genişliği ile o kudsi ses, yedi kat gök arsasını dar kıldı.

Peygamber, ''Allah, beni yer ve gök ihata edemez.''

''Bu yer, bu gök, bu arş hem nurumdan nasılsız ve nedensiz bitaptır.''

''Ancak müminin kalbinde o takat vardır. Ve o nurdan feyz alır'' buyurdu, dedi.

Cenabıhak dedi ki, ''Ey günahtan sakınan! Kullarımın arasına dahil ol ki beni görme cennetine giresin.''

O genişliğiyle arş bile Adem'i görünce muttasıl hayretle titrer.

Arş-ı azam gerçi çok büyüktür. Fakat tamam ve mükemmel olan suret değil, manadır.

Melekler diyordu ki, ''Bundan önce bizim yeryüzüyle ülfetimiz vardı.''

''Yere meylimiz olup bu alakaya biz de şaşmıştık.''

''Yaratılışımız semavi olduğu halde toprağa olan ülfetimize hayret ederdik.''

Nura mensup olanların karanlığa meyli niçin? Nur ile zulmet birbirine muhaliftir.

Ey Adem! Meğer senin sırrın azalmış. Cismin ile yer birbirine karışmış.

Topraktan olan cismin orada letafet kazandı. Temiz nurun orada feyiz buldu.

Canımız, senin nurunla nurlandı. Meğer o ta ezelde topraktan meydana gelmiş. 

Yeryüzünün biz kıymetini bilmedik. Onda gömülü hazineler varmış.

Göçmek emri Hak'tan gelince yer değiştirmek bize acı geldi.

Deliller getirip Hakk'a, ''Ya Rab! Bizim yerimize kim geçecek?''

''Teşbih ile tehlillerin nurunu dedikoduyla değişmeye sebep var mı?'' dedik.

Lütuf ve afv ile O kerem sahibi buyurdu: ''Gerçi Hakk'a itiraz caiz değildir.''

''Zahiri malumunuz, içi gizli (çocuklar gibi) dilinize gelen her sözü (söyleyin)''.

''İtiraza iznim yoksa dai rahmetim gazabımı geçmiştir.''

''Ey melek! Rahmetimin gazabımdan ileri olduğunu ortaya çıkarmak için sizde itiraz ve şüphe meydana geldi.''

''Sözlerinizden gazaplanmam, ta ki hilmimi inkara gücünüz yetmesin.''

''Yüzlerce baba ve ananın hilmi; benim hilmim yanında çok aşağı kalır. Her ne dersen ihsanım ondan daha fazladır.''

''Ebeveynin hilmi denizdeki köpük gibidir. Köpük gider, denizin ululuğu bakidir.''

Nasıl söyleyim? O inciye nispetle bu sedef, köpük değil, köpüğünün köpüğünün köpüğüdür.

O köpük ve saf deniz hakkı için söylediklerimi imtihan zannetme.

Huzuruna varacağım, Allah hakkı için sözlerim sadakat ve ihlastandır.

Denemek istiyorsan bir kere imtihanımı imtihan et.

Sırrımı sırrınla aşina et. Her neye gücüm yeterse onu emret.

Kalbindekini gizleme ki benim gönlümdeki de meydana çıksın. Neye kabiliyetim varsa kabul edeyim.

Fakat ne yapayım? Benim elimde ne çare var? Bir bak, canın yapabileceği bir iş var mı?


Kadının kocasına rızık arama yolunu göstermesi, onun da bunu kabul etmesi

Kadın dedi ki, ''Her an cihanı aydınlata bir kerem güneşi doğdu.''

''O Allah'ın vekili, halifesidir. Bağdat şehri onun sayesinde bahar gibidir.''

''O şaha ulaşsan, sen de şah olurdun. Bu bahtsızlık, bu üzüntü ne vakte kadar?''

''Talihlilerle olmak kimya gibidir. Onların nazarı kimyadır.''

''Hz Peygamber, Hz Ebu Bekir'e bir bakınca O Sıddıyk adıyla itibar kazandı.''

Bedevi dedi ki, ''Benim bir sebep olmadan o tarafa gitmem nasıl mümkün olur?''

''Önce bir sebep, bir vesile ister. Sanat, aletsiz meydana gelir mi?''

''Mecnun, büyüklük taslayan Leyla'nın hastalandığını birisinden duydu.''

''Sebepsiz gitmek olmaz. Hatırını da sormazsam halim perişan.''

''-Ah keşke hazık bir hekim olsam, yüzümü Leyla'nın yoluna yatak eylesem- dedi.''

''Cenabıhakk'ın (Ya Muhammed! Geliniz de) diye buyurması talepten dolayı mahcubiyete mani olmak içindir.''

''Yarasalar aydınlıkta görebilselerdi, gündüzün de görünürlerdi.''

Kadın dedi ki, ''Padişahlar görününce elbette niyaz sahiplerine izin verilir.''

''Bil ki alet, varlık davası olur. İşler tevazu ile görülür.''

Bedevi cevap verdi; ''Alet bir tacdır. Fayda ve istekler ona muhtaçtır.''

''Sonra müflis olduğuma bir şahit lazım ki, şah bana acısın.''

''Sen ona dedikodudan başka bir şahit göster de o iyi huylu padişah bana acısın.''

''Boş lafların şehadetiyle halin anlaşılır. Hakimin önünde aksi kabul edilmez.''

''Kalp doğruluğu halin doğruluğu ile olur. Sadakat nuru onu dedikodusuz isbat eder.''


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!