Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mevlana Mesnevi yazı dizisi-29

 *İncil'de Sultan-ı Enbiya'nın (Hz Muhammed'in) medhi yazılmış olup salavutullahi aleyhi tazim etmeleri ve etmemeleri İncil'de, Mustafa (sav) adı, yani o safa denizi incisinin medhi vardı. Orada güzel şekli şemali, cismani ve ruhani ahvali anlatılmıştı. Hristiyanlar da onun temiz adını görünce sevaba girmek için; Namını yüceltip hürmetle yüz sürüp orayı öperlerdi. Bu anlatılan fitneden onların canı ve tenleri emniyetteydi. Tamamen Ahmed (sav) adına sığındıklarından onlar, emirlerin ve vezirin şerrinden emindiler. Onların nesli de çok olup Ahmed (sav)'in nuru onlara yar idi. Hristiyanlardan o incinin değerini anlamayan bir güruh Fitnelerden, ilmi uğursuz o vezir yüzünden hor ve hakir oldular. Din ve dünya işlerinde yanıldılar ve o tomarlar para tuzağı oldu. Ahmed (sav)'in adında bu meziyet olunca onun şerefli nurundan bin feyz vardır. O'nun adı böyle sağlam bir kale olunca zatı, Mahmud, Mes'ud ve Emin oldu. Hilekar vezirin fitnesi, nasihat kabul etmeyen o

Mevlana Mesnevi yazı dizisi-28

 *Emirlerin her birinin ''Vezirin vekili benim, başkası değildir'' diye çekişmesi Beylerden biri ihtiyatsızca ve övünerek halkın yanına vardı. 'Onun halefi, nefesi mucizeli İsa'nın vekili benim.' 'İşte bu defter buna delildir. Vekillik bana onun ihsanıdır' dedi. Diğer bir emir göründü. O da halifelik davasından bahsetti. O dahi kitabını gösterdi. Dedikodu çoğalmaya başladı. Beylerin birer birer öfkeleri artıyordu. Hepsinin elinde bir keskin kılıç vardı. Hepsi ellerine tomar ve kılıçlarını alarak birbirine girdi. Yüz binlerce Hristiyan can verdi. Ölülerden tepeler meydana geldi. Her taraftan kan selleri aktı. Fitnenin tozundan gökyüzü görünmez oldu. Bu, o vezirin ektiği fitne tohumunun mahsulüdür. Bütün bu ölüler onun eseridir. İçi dolu (sağlam) olan ceviz kırıldıktan sonra güzel ve temiz bir ruha sahip olur. İnsanın cismini öldürmek nar ve elmayı kırmak gibidir. Tatlı olanı nardeng şerbeti yaparlar. Çürük meyveyse sadece ses çıkarır. Manalı olan güze

Mevlana Mesnevi yazı dizisi-27

 *İsa Aleyhisselam ümmetinin emirlere, 'Veliaht hanginiz? Ona tabi olalım' diye sorması 'Bir ay geçince halk dedi ki, 'Ey büyükler! O vezir içinizden kimi vekil bıraktı?' 'Vezirin makamında onu emniyetli bilip her zaman emrine tabi olalım.' 'Güneş battı. Yüreğimiz dağ dağ oldu. Artık onun yerine kandil yakmak lazım.' 'Yarin hayali gözümüzden kaybolunca, ondan bize bir yadigar gerektir.' 'Gül mevsimi geçip gül bahçesi harap olunca gülün kokusunu hiç olmazsa gül suyu verir.' Allah için zaman ve mekan olmadığından Peygamberler O'nun vekilleridir. Hakk'ı bir bil düşüncende yanılma. (Vekil ile vekil edeni) iki sanma, iyice araştır. Surete tapanın kazandığı ikilik oldu. Vahdet nuruysa kesreti kırar, kaldırır. Gözüne bakılınca zahiren ikidir ama, nura nispetle çok da olsa o birdir. Gerçeği gören, nura baksa iki gözün nuru fark olunmaz. *''Peygamberlerin hiçbirini ayırmayız'' ayet-i kerimesince bütün peygamberlerin doğ

Mevlana Mesnevi yazı dizisi-26

 *Hilekar vezirin, halveti terk hususunda müritlerini ümitsiz bırakıp kesin bir cevapla onları savması 'O sahtekar vezir içeriden dedi ki: 'Ey müritler! Hepinize kesin bir cevap:' 'İsa'dan bana herkesten ayrılmak için haber geldi. Bundan sonra canımı, başımı bile terk ederim.' 'Bütün dostlardan ayrıl, hatta kendi nefsinden bile diye emir geldi.' 'Bundan böyle dedikoduya, gizli ve açık sohbetlere izin yoktur.' 'İşte ben öldüm. Elveda dostlar. Benim yerim ancak dördüncü kat göktür.' 'Böylece ateşe mensup çarhın altında odun gibi yanmaktan bana usanç geldi.' 'Gönül, İsa ile beraber oturmak ister. Artık yurdum dördüncü kat göktür.' *Hilekar vezirin, emirlerin her birini ayrı ayrı gizlice veliaht yapması Ondan sonra beyleri birer birer çağırıp onlara ayrı ayrı tesir etti. Her birine, 'İsa dinine ve bütün ayinine sen vekilimsin.' 'Diğer beyler, İsa'nın emriyle hep sana tabi ve yardımcıdırlar.' 'Sana itaat

Mevlana Mesnevi yazı serisi 25

 *Vezirin halvette kalmasına müritlerin tekrar itirazı Müridler dediler ki, 'Biz seni inkar etmiyoruz. Sözümüzü başkalarının ki gibi beyhude sanma.' 'Ayrılığından göz yaşlarımız sel oldu. Gönlümüz ah etmekten halsiz kaldı.' 'Çocuklar dadısını arayıcı olur. Onlar iyiyi kötüyü bilmez, boyuna ağlayıp dururlar.' 'Biz çeng gibiyiz. Mızrabı vuran dert ile bizi inleten sensin.' 'Biz ney misaliyiz. Bizdeki ses sendendir. Dağ gibi bizde senin sesin yankılanır.' 'Sanki biz satrancız. Kazanıp kaybetmemiz sendendir.' 'Canın canı sensin. Biz kim oluyoruz? Sana nispet bizim varlığımızın izi nişanı yoktur.' 'Bizde varlık nişanı yokluk oldu. Sen faniyi gösteren mutlak varlıksın.' 'Biz arslanlarız fakat bayrak üzerindeki arslan. Zaman zaman hareketimiz rüzgarın tesiriyledir. 'Bizim hareketimiz havadandır. Rüzgar gerçi görünmez ama, hep öyle olsun.' 'Bu rüzgar, bu hareket bize sendendir. Varlığın sırrı öğretmek feyziyledir.&

Mevlana Mesnevi yazı dizisi-24

 *Müritlerin, halvetten çıkması için tekrar vezire ricaları Onlar dediler ki; 'Ey bahane arayan hakim, bizi hileyle aldatma, lütfen.' 'Hayvana takati kadar yük yüklenir. Zayıfların işi de güçleri kadar olur.' 'Feleklerin yüksekliği surettedir. Asıl manevi yücelik temiz ruhtadır.' 'Her kuşun yiyeceği kendine göredir. Cisminden büyük gıda almak imkansızdır.' 'Süt yerine çocuğa ekmek verseler, süt çocuğuna ekmek, ölüm korkusudur.' 'Onun dişi çıkınca ekmeği bizzat kendisi ister.' 'Daha kanatlanmayan kuş nasıl uçabilir? Yoksa o, kedinin pençesinden cansız kalır.' 'Kanadı kemale erince, onun bunun ıslığını, işaretini beklemeden uçar.' 'Senin sözün şeytanı susturur ve bizim kulağımızı da sarhoş eder.' 'Sen konuşunca kulağımız akıl kesilir; kuruluğumuz coşkun bir denize döner.' 'Ey tatlı dilli! Sohbetinin şevkiyle gönüllere yeryüzünü asuman eyledin.' 'Sensiz bu gökler bize matem olur. Canımız senin sohb

Mevlana MEsnevi yazı dizisi-23

 *Hristiyanları saptırmak için hilekar vezirin başka bir hileye başvurması Sonunda vezir başka bir hile düşünüp vaazı terk ederek halvete çekildi. Kırk, elli gün halvette kalarak müritlerini ayrılığı ile üzdü. Halk, sözünün ve halinin zevkini düşündükçe onun ayrılığından deli gibi oldu. Vezire (aralarına gelmesi için) ağlayıp yalvardılar. O ise halvette riyazattan iki büklüm olmuştu. Dediler ki, 'Biz sensiz deli gibi olduk. Değneksiz körün hali elbette zordur.' 'Hakk'ın rızası için bize iyilik et de ayrılık daha fazla artmasın.' 'Biz çocuk gibiyiz. Sen de dadımız ve başımızın üstünde bir gölgesin.' Vezir, 'Gönül sizlerden uzak değil, lakin halveti terk etmeye izin yoktur' dedi. Beyler gelip ricada bulundular. Müritler bir hayli tevazu gösterdiler. 'Ey kerem sahibi! Biz ne talihsiz kişileriz. Sensiz dinden ve gönülden yetim gibi olduk. 'Sen çıkmamak için sebep gösteriyorsun. Biz dertlilerse yanan gönlümüzle ah etmedeyiz.' 'Biz senin so

Mevlana MEsnevi yazı dizisi-22

 *Yaptığı hilede o kötü vezirin zarara uğraması Vezir de padişah gibi gafildi. Hakk'ın işleriyle mücadeleye cüret etti. O öyle bir kudret sahibir ki, bir anda bu alem gibi yüzlerce alem meydana getirir. Senin gözüne Allah, kendi zatını görme kabiliyetini verirse sana yüzlerce alem gösterir. Cihan sana nispetle çok geniş ve büyükse de Hakk'ın huzurunda zerre bile değildir. Bu dünya ruhlar için bir zindandır. Aydınlık ülkesi onlara ebedi bir mülk oldu. Bu alem hudutlu, o alem ise sınırsızdır. Nakış ve suret mana alemine settir. Firavun'un yüz binlerce mızrağını Musa'nın bir asası kırdı. Yüz binlerce Calinus'un İsa'nın mucizesi karşısında nefesi kesildi. Söz ve eser sahibi yüz binlerce şair, Peygamber'in ümmi lakabından dilsiz kaldılar. Böyle kuvvet, kudret sahibi bir Hüda'ya canını feda etmeyen namerttir. Dağ gibi birçok kalpler yerinden oldu. Birçok akıllı kuş iki ayağından yakalandı. Akıl ve iktidar Hakk'a ulaşma yolu değildir. Kul için aciz ve zayıf

Mevlana Mesnevi yazı dizisi-21

 *Bu hileli ihtilafların hakikat olmayıp şeklen bir hile olması Böylece birer birer on iki kitap yazdı. O İsa düşmanının yazdığı hep şüphe ve tereddütlü. Onda İsa'nın tek renkliliği zahir değildi. İsa küpünün mizacının ona faydası yoktu. Yüz renkli elbise, onun saf küpünde, sade, tek renk ve şeffaf olur. O usanç verecek bir tek renklilik değildi. Sanki balık ve su oldu. Gerçi yerin süsü rengarenk olursa da bu balıklar için cazip değildir. Misal olarak söylenen balık ve derya nedir ki, yüce Hakk'ın vasfı açıklanabilsin? Yüz binlerce balık, deniz ve inci O ihsan ve izzet sahibinin önünde secde ederler. İhsan yağmurunun feyzini daima yağdırır. O'nun kudretiyle deniz, inciler verir. Kerem güneşini parlatır. Buluta ve denize cömertlik ihsan eder. Su ve çamur, O'nun ilmi güneşine kavuşunca toprak, tohumu yetiştirmeye kabiliyet kazandı. Toprak emindir. Her ne ekersen zarar görmeden fazlasıyla alırsın. Toprağa bu, o emanettir ki, adalet güneşi ona ışık saçmıştır. İlkbahar, Hakk

MEvlana Mesnevi yazı dizisi-20

 *Hilekar vezirin, İncil'i değiştirmek maksadıyla hükümlerini karıştırması Vezir, her emir için ayrı bir kitap yazdı ki, her biri yanlış hükümlerle dolu ve başka başka yollardaydı. Her birinin hükmü değişik ve baştan sona birbirine zıt idi. Birinde, 'Riyazat ve açlık, tevbenin, Hakk'a dönüşün esasıdır.' Bir diğerinde, 'Riyazetin, açlığın faydası yok; kurtuluş yolu ihsan ve cömertliktir' deyip. Birinde de 'Sen açlığına, cömertliğine bakma. Sonra bu yaptıkların Tanrı'ya şirk koşmak olur.' 'Rahat veya gam zamanı teslim ve tevekkülden başka hepsi hile ve tuzaktır.' Birinde 'Vacip olan hizmettir. Tevekkül fikri suçtur' der. Bir diğerinde, 'Hakk'ın emir ve yasakları yapılmak için değil, aczimizi anlatmak içindir.' 'Ta ki aczimizi onda açıkça görüp Hakk'ın kudretine şahit olalım.' Bir başkasında, 'Acizlikten sakın. Zira bu, nimete küfürdür.' 'Hakk'ın kudreti senin kudretin oldu. Sendeki kudret Huda'

Mevlana Mesnevi yazı dizisi-19

 *Padişahın vezire gizlice haber göndermesi Şah ile vezirin arasında gizlice devamlı haberleşme oluyordu. Padişah ona 'Ey benim makbul vezirim! Artık senin gayretinle gönlümün şad olması zamanı geldi' diye yazdı. Vezir de, 'Ey şah! Şimdi işim fitnedir. İsa dini bundan böyle fitneden kurtulmaz' dedi. *Hristiyanların on iki kısmı Hristiyanları idare eden on iki emir vardı. Her fırka bir emire tabi idi. (Tamah yüzünden) beylerine kul, köle gibiydiler. Emirler, kavimleriyle beraber o vezirin bendesi olmuşlardı. Hepsi onun sözlerine tamamen inanmış ve onun gidişine uymuşlardı. O 'Ölün' dese her bir emir her zaman için ölmeye hazırdı.

MEvlana Mesnevi yazı dizisi-18

* Hilekar vezirin Hristiyanlara hasedi;  O vezirin işi hasetti. Bu yüzden kulağından ve burnundan ayrıldı. O hasetçinin düşüncesi daima, insanların haset iğnesiyle zehirlenmesiydi. İşi haset olan kendini kulaksız ve burunsuz bırakır. Burun koku alan bir uzuvdur ki, aldığı güzel koku onu hal sahibi eylesin. Koku almayan kimse burunsuzdur. Koku, ama bu dini kokudur. Koku alıp buna şükredici olmayanın burun nimeti daimi değildir. Şükret, şükredenlere kul ol. Böylece ebedi devlete eriş. Vezirin yaptığından sakın. Halkı namazından, ibadetinden alıkoyma. O kafir vezir din nasihatçısı oldu. Hileyle badem helvasına sarımsak karıştırdı. *Aklı eren Hristiyanların vezirin hilesini anlaması; Bazı zevk ve hal sahipleri vezirin sözlerinde bir acılık duydular. O güzel konuşuyordu, lakin sözleri zehir karıştırılmış şekere benzerdi. Her bir sözün güzelliğine aldanma. Gözünü aç, onda çirkin bir mana olabilir. Kalbi kötü olanın sözleri de kötüdür. Onun gönlü ölüdür. Ruhu ebedi olmaz. 'İnsan, beşeriye

Mevlana Mesnevi yazı dizisi - 17

 *Halifenin Leyla'yı görüp Mecnun'un aşkından sorması; Halife Leyla'ya dedi ki; 'Kays'ı aşık ve perişan eden sen misin?' 'Halbuki başkalarından daha güzel de değilsin. 'LEyla, 'Sen beni Mecnun'a sor' dedi. Gafil uyanık iken uykudadır. Onda uyanıklık daha çok uykudur. O can ki, Hakk ile uyanık değilse, onda uyanıklığın eseri olmaz. Canın, hayalin tekmesini yemesinden, kar zarar düşüncesi kaybetme korkusundan. Şevk ve safa lezzeti ve göklere yükselme arzusu kalmaz. Gafil odur ki, her hayale bağlanır. Arzularının dedikodusunu eder. Uykusubda şeytanı peri zanneder. Şehvetle onun sevdasını çeker. Nesil tohumunu çorak yere döktükten sonra gözünü açınca hayal da ondan kaçar. Baş ve beden zaafı o rüyadandır. Ah o gizli ve açık hileden, hayalden. Kuş havada uçarken gölgesi de yere aksedip (kuş gibi yere koşar). Ahmak kişi de o gölgeyi avlamak maksadıyla onun ardınca koşar durur. O, onun havadaki kuşun gölgesi olduğundan habersiz, yerdeki bir gölge. As

MEvlana Mesnevi yazı dizisi-16

 *Hristiyanların hilekar vezire tabi olmaları; Halkın, takliden gönül verdiği o hilekara Hristiyanlar, tamamen tabi oldular. Ona gönül verip büyüsüne aldandılar, İsa'nın (vekili) sandılar. O ise gerçekte lanetli bir Deccal'dı. Ey yardımcı olan Allah, kullarına yardım eyle! Yolda binlerce tuzak ve tane var. Bize aç ve haris kuşlar gibiyiz. Gerçi Ankalar gibi yükseklerde de uçsak, her an yeni bir tuzağa tutuluyoruz. Sen bizi bir tuzaktan kurtarırsın, biz yine bir başka tuzağa düşeriz. Biz, bu dünya ambarında buğday topluyor, bir yandan topladığımız buğdayı kaybediyoruz. Buğdayın kayboluşunun, farenin hilesinden olduğunu aklımızı kullanarak idrak etmiyoruz. Fare ambarı deldi. Onun hilesinden mahsul dağıldı. Ey can, önce farenin şerrini defet, sonra buğday ölçeğini omuzla. O büyükler büyüğü, (Hz Muhammad sav) bak bir sözünde ne der; 'Gönül huzuru olmadıkça namaz tamam olmaz.' Eğer ambar faresinin hilesi yoksa, bizim kırk yıllık amelimizin buğdayı nerede? Bu kadar zamandır d

MEvlana MEsnevi yazı dizisi-15

 *Vezirin, Hristiyanlara hile ve düzen hazırlaması; 'Maksadım kendi dinimi gizlemek padişahın dininden görünmekti.' 'O sırrımdan koku aldı. Sözüm ve işim kusurlu görüldü.' 'Şah, -Senin sözün, içinde iğne olan ekmektir bana. Senden yana kalbimde pencere açtım.-' '-Gönül penceresinden halini gördüm. Artık senin sözünü dinlemem dedi.-' 'Eğer İsa'nın ruhunun yardımı olmasaydı o Yahudi beni parçalardı.' 'Gerçi İsa'nın yoluna can feda olsun. Bu benim için yüz bin kere minnet ve saadettir.' 'İsa'dan canımı esirgemem. Onun dini ilminde bana ortak yoktur.' 'Benim derdim bu temiz dinin cahiller arasında mahv olmasıdır.' 'Halıka şükür ve İSa'ya selam olsun ki gerçek dini tamamıyla anladım.' 'Şimdi o Yahudi'den kurtulmuş, Hristiyanlık kemerini kuşanmışım.' 'Ey talipler, zaman, İsa zamanıdır. Onun dinini can mahfazası etmek gerektir.' Vezir, padişaha hilesini anlatınca bu tedbir, (onun endişe

Mevlana Mesnevi yazı dizisi-14

 *O Yahudi padişahın, cahilane bir taassup ile Hristiyanları mazlum olarak öldürmesi; İsa düşmanı, Hristiyanları öldüren zalim bir Yahudi padişahı vardı. O zaman, İsa devri idi. Musa ona, o Musa'ya candı. Hak yolunda o Yahudi şaşı, onların birliğinde bilgisizdi. Bir gün ustası şaşı çırağına 'Dolapta bir şişe var al, gel' dedi. Şaşı, 'Burada iki şişe var. İstenilen acaba hangisidir?' deyince; Ustası, 'O bir tanedir, yürü gel. Şaşılığını herkese duyurma' dedi. Çırak, sözünde ısrar edince ustası, 'Onlardan birini kır' dedi. Şaşı şişeyi kırınca ondan eser kalmadığını gördü. Şişe birdi, onu iki gören şaşının gözüydü. Şişe kırılınca hakikati anladı. Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar, işini doğruluktan uzaklaştırır. Münkirin, öfkelinin gözünde hüner gizlenir. Bilgisizlikten basiret gözü kör olur. Hakimin kalbinde rüşvet itibar görürse o, zalimi mazlumdan ayıramaz. Padişah, Yahudice kininden dolayı öyle şaşılaştı ki, 'Aman Ya Rabbi, aman'.  Ben, 

Mevlana MEsnevi yazı dizisi-13

 Bir bakkalın papağanının, dükkandaki gül şişesini dökmesi Bir bakkalın yeşil renkli, sesi, konuşması her hali güzel bir papağanı vardı. O, dükkanda bekçilik ederdi. Nüktesinden kendisini sevenler her zaman hoşlanırlardı. O, insan gibi konuşurdu ve papağan gibi (ötmede) hareket etmede ustaydı. Birgün bakkal, papağanı dükkanda bırakıp evine gitti. Ansızın bir kedi dükkanda bir fare görerek atıldı. Papağanın aklı başından gitti. Can korkusu ile, yukarı, aşağı uçarken yağ şişesini kırdı. Bakkal, evinden dükkanına geldi. Eşyalarına bir bir baktı. Gül yağının yerlere dökülmüş olduğunu görünce papağanı tekdir ile incitti. Papağan günlerce konuşmadı. Bakkal da yaptığı işten pişman oldu. Saçını, sakalını yoldu. 'Ah, eyvah, nimet güneşimin bulut örttü.' 'Keşke o zaman elim kırılsaydı da o tatlı dili incinmeseydi' dedi. Papağanı, neşeyle konuşsun diye dervişlere sadaka verdi. Adaklar adadı. Üç gün üç gece ağlamaktan şaşkın, kararsız dükkanın bir köşesinde, Nükteler söyleyen kuşun

Mevlana Mesnevi yazı dizisi-12

 Hekimin, kuyumcuyu zehirleyerek öldürmesinin kendi arzusuna ve kötü bir maksada bağlı olmayıp belki ilahi bir ilham ile olması Hekimin, kuyumcuyu öldürmesini ümit veya korku yüzünden zannetme Allah'ın emri olmadan bu işi o, padişahın hatırı için yapmaz. Hızır(as)'ın, o çocuğu öldürmesindeki sırrın hakikati herkese açık değildir. Allah ilhamına nail olan kimse, her ne yaparsa o, kesin olarak doğrudur. Zira, hayat ve ölüm Hak'tandır. Kainatta her şey O'nun hükmündedir. O'nun emrine sen de İsmail gibi teslim ol. Böylece kendini ihsana layık kıl. O tertemiz Ahmed (sav)'ın ruhu Ehad (bir olan) ile nasıl beraberse senin ruhun da ebediyyen öyle şad olsun. Sevgili, kendi eliyle aşıkı kurban edince aşık, o an mes'ut olur. Padişahı kendi arzusu için kan döktü sanma. Sen kendini yanlış düşünmekten gözet. Bu hoş bir iş değil, diye sen düşündün. Böylece, gönlün gam ateşine üzerlik tohumu oldu. Bu riyazetler, bu yalvarmalar kötü ile iyinin, güzelin ayrılması içindir. İyi

Mesnevi yazı dizisi-11

 Velinin yani Hak tabibinin, cariyenin derdini anlayarak padişaha bildirmesi ve şahın bu hususta hekim ile görüşmesi O mahir, müşfik hekim, cariyenin derdini öğrendi. (Sonra) Şahın odasına giderek, vaziyetten onu haberdar eyledi. Şah, 'Tedavi için fikrin nedir? Bu müşkülü geciktirmekte tehlike vardır' dedi. Hekim, 'Bu işin çaresi şudur; O şahsı biz hususi bir davet ile getirtelim'. 'Kuyumcu bu davet ile sevinir, altın ve gümüşle süslü elbiseden gurur duyar' dedi. Kuyumcuyu getirtmek için padişahın, Semerkand'a adamlar göndermesi Şah, hekimin tedbirini işitince onun nasihatini gönlüne küpe etti. Padişah, dürüst, işten anlar, becerikli bir kaç kişiyi kuyumcuya elçi olarak gönderdi. Onlar, Semerkand'a varınca kuyumcuya şahın sözünü ilettiler. Dediler ki; 'Ey işi temiz, hünerli kişi; senin adın her yerde meşhurdur.' 'Padişahımız, kuyumculuk işinde tam bir istekle sana rağbet ediyor.' 'Senin için elbise, altın ve gümüş gönderdi. Onun yanın

Mesnevi yazı dizisi-10

 O velinin, padişahtan cariye ile yanlız kalmayı istemesi ve onun hastalığını alması Hekim, vaziyeti anladı ve yüce taht sahibi şahın sırdaşı oldu. 'Ey şah, evi boşalt. Dost ve yabancı kimseyi içeriye alma.' 'Kapı ardında kimse kalmasın. Bu bitap hastadan soracaklarım var' dedi. Dost, düşman evden herkes uzaklaştı. İçeride yalnız hasta ile hekim kaldı. Hekim, 'Ey güzel huylu (nazik bir şekilde), memleketin neresidir? Zira her şehrin başka bir tedavi usulü vardır.' 'Memleketlerinde akraban, sevdiğin, komşun var mı söyle?' diyerek. Başından geçenleri birer birer sorarken onun nabzını tutuyordu. Kimin ayağı dikenden incinirse o, gayri ihtiyari ayağını dizinin süsü eder (ayağını dizinin üzerine kor). İğne ucu işe yaramazsa, dişi ve dudağı ona yardımcı olur. Kişinin ayağındaki diken yarası bir keder verirse diken, gönülde olunca hiç karar kalmaz. Her rastgelen gönül dikeni görseydi, sinek gibi yara sahibine el uzatmazdı. Eşeğin kuyruğu (altına) bir diken konu

Mesnevi Yazı dizisi-9

 Padişahın, o Allah hekimini hastanın yanına götürmesi ve hekimin vaziyeti anlaması Padişah, hastanın halini başından sonuna dek anlatıp sonra hekimi onun yanına götürdü. Hekim, hastanın yüzünün rengine baktı. Nabzını saydı ve hastalığın sebep ve işaretlerine dikkat etti. Dedi ki; 'Diğer hekimlerin tedavilerinden bir iyileşme yok, belki daha çok harab etmişler.' 'Onlar, gönül halinden haberdar olmamışlar. İftiralarından (bilir görünme davasından) Allah'a sığınırım.' Pir, hastanın halini, hastalığın sebebini açıkça anladı. Fakat bunu padişahtan gizledi. Safra ve sevda illeti bellidir. Odunun dumanı olunca bu, kokundan belli olur. Onun vücudunda değil. gönlünde bir hastalık olduğunu anladı. Gönül iniltisi, aşkın şahididir. Gönül hastalığından beter bir hastalık yoktur. Aşk, bütün hastalıklardan ayrıdır. O, hak sırlarının usturlabı oldu. Aşk, her iki taraftan da yücedir. Neticede o, aşıka rehber olur. Aşkı, her ne şekilde açıklasam da, anlatsam da onu tarifte dil (insa

MEsnevi yazı dizisi-8

 Padişahın, rüyasında müjdelenen Hak tabibi ile zahirde görüşmesi Şah, elini açarak piri kucakladı. Aşk gibi gönlünü ve canını ona makam etti. Alnını ve elini öperek geldiği yolu, oturduğu yeri sordu. Piri hürmetle bağrına basıp, 'Sabırla hazineye kavuştum.' 'Sabır, acı oldu ama, nihayet onun meyvasında şifa ve afiyet vardır.' 'Sen, Hakk'ın zahmet giderici bir hediyesi ve -Sabır sıkıntının anahtarıdır-sözünün manasısın.' 'Senin güzel yüzün her sualin cevabı oldu. Şüphesiz müşküller seninle hallolur.' 'Sen, bizim gönlümüzde olanın tercümanısın ve düşkünlerin elinden tutansın.' 'Ey, seçkin ve Hakk'ın senden razı olduğu kişi! Hoş geldin. Sen kaybolursan kaza gelir, feza daralır.' 'Sen, kavmin efendisi, büyüğüsün. Senden hoşlanmayan helak olur' dedi. O muhterem ihtiyarı, ağırlamadan sonra elinden tutup içeriye götürdü.

Mesnevi yazı dizisi-7

 Muvaffak kılıcı Cenabıhak'tan terbiye ve edepte muvaffakiyet ümidi ve had bilmezliğin akıbetinin vehameti Hakk'ın bize eden ihsan etmesini isteyelim. Zira terbiyeden noksan olan O'nun lütfuna layık değildir. Edepsizin kötülüğü yanlız kendisine değildir. Belki bütün dünyaya karışıklık, ateş verir. Alış-veriş zahmeti olmadan gökten sofra iniyordu. Musa kavminden birkaç haddini bilmez de sarımsak ve mercimek istedi. Bunun üzerine gökten ekmek ve sofra inmesi kesildi. Onlara ekin ekip biçme zamanının meşakati kaldı. İsa dahi Hakk'a yalvarınca Allah'ın fazlı, lütfu ve cömertliği ona sığınak oldu. 'Ey Rabbim! Gökten bize sofra indir' dedi ve semadan onlara sofra gönderildi. Küstahlar ise terbiyesizlik edip, sofra artıklarını da istediler. İsa onlara, 'Bu cömertlik sofrasıdır. O Hakk'ın ihsanı olarak daimidir' dedi. Bunda kötü zan ve hırs göstermek rızık verene karşı küfran-ı nimettir. Hırstan kör olan o dilenci huyluların fitnesinden lütuf kapısı kapa

Mesnevi yazı dizisi-6

 Padişahın, cariyeyi tedavi eden hekimlerin aczini görerek mescide gitmesi ve Hak katında yalvarırken uyuya kalması ve rüyasında gayb müjdecisi Allah hekimi ile müjdelenip Allah'ın yardımıyla muradının hasıl olması Padişah bu işte hekimlerin aczini görünce yalın ayak mescide koştu. Mescidde mihrabın önüne geldi. Secde yeri göz yaşlarıyla doldu. İbret nuru, gözünü aydınlatınca Allah'a hamd ü sena eyledi. 'Ey, en küçük ihsanı dünya mülküne bedel olan Rabbim! Açık ve gizli her şey sana malumdur.' 'Bütün ihtiyaçlarımızı gören sensin, fakat ben istek yolunda yanıldım.' 'Sen, gerçi kul hata eyler buyurdun ve açık, gizli ne varsa bağışladım, dedin.' Padişah, can u gönülden coşunca, ilahi lütuflar denizi de coştu. Ağlayıp dururken uyuya kaldı. Rüyasında bir pir görüp gelecekten haberdar oldu. O dedi ki, 'Ey Padişah! Dileğin kabul oldu. Yarın sana bir yabancı gelecek.' 'O yabancı, hem iyi bir hekim, hem de doğru ve emin bir kişidir.' 'Tedavisi

Mesnevi yazı dizisi-5

 Bir Padişahın bir cariyeye aşık olması ve cariyenin hastalanmasıyla padişahın tedavi için tedbir alması; Dünya ve din saltanatına sahip bir padişah vardı. Tesadüfen bir gün ata binip avlanmak niyetiyle bir hayli yol aldıktan sonra, Padişah, yolda bir cariye gördü. Elinde olmadan ona gönül verdi kul oldu. Gönül kuşu çırpınmaya başlayınca, cariyeyi satın almada acele etti. Onu visal odasına süs yaptı. Fakat ansızın cariye hastalandı. Birisi bir eşek bulur, palan bulamaz. Palanı bulunca da eşek kurdun nasibi olur. Testi olsa, su elin ziyneti olmaz (su bulunmaz). Su bulununca da testi kırılır. Padişah doktorları topladı ve: 'Bu ikj canın korunması gerektir.' 'Ben dertliyim, canımın canı, derdimin çaresi ve ilacı odur.' 'Kim benim canımı, sevgilimi tedavi ederse, o hazinelerime nail olur.' dedi. Hepsi şaha,'Gayret edeceğiz, buna söz veriyoruz.'dediler. 'Çağımızda hepimiz bu dünyanın bir Mesih'iyiz. Derde derman ve gönül yarasına merhemiz.' İlahi

Mesnevi yazı dizisi-4

Her şey sevgiliden ibaret, aşık bir perde, sevgili daima diri ve aşık ölü. Her kim aşk ile yanıp tutuşmamışsa o, uçamayan kanatsız bir kuş gibidir. Sevgilinin nuru erişmezse akla bir nefes yer kalır mı? Aşk, bu sırrın yayılmasını ister. Temiz olan aynaya bak, nasıl gammazdır. Senin gönül aynan sırrını faş etmiyor. Çünkü o, tozdan arınmış değil. Gönül kirden, süsten temizlenirse, Hak güneşinin nuru orada parıldar. Ne olur bizi dinleyen dostlar olsa. Zira bu destan bizim halimizin hikayesidir.

Mesnevi yazı dizisi-3

 Testiyi denize daldırsan bir günlük rızıktan fazlası kısmet olmaz. Harisin göz testisi dolar mı? Kanaatsiz, sedefte inci olmaz. Aşktan her kimin elbisesi parça parça olmadıysa o, kötülüklerden, hırstan, kibirden temizlenmemiştir. Ey bizim tatlı aşkımız, ey bizim hastalığımızın tabibi! Şad ol. Ey aşk! Bizim kibir ve azametimizin, şerefimizin devası, Eflatun'umuz ve Calinus'umuz sensin. Topraktan olan beden aşk ile yüceldi. Bu tesir ile dağ bile coşup oynadı. Vuslatın ışığı Tur'u nurla doldurdu. ( Tur sarhoş oldu ) ve Musa da düşüp bayıldı. Eğer ben bir dost bulsaydım, ney gibi sırrımı ifşa ederdim. Dostundan ayrılan, ne kadar konuşsa da o, yine dilsizdir. Gül gidince gülistan zevki ve inleyen bülbülün feryadı kalmazdı.

Mesnevi yazı dizisi-2

 Ney'in tesiri. aşk ateşinden; şaraptaki hal, aşk coşkunluğundandır. Ney sevgiliden ayrılmışa dert ortağı oldu. Kavuşmaya mani olan perdeleri parçaladı. Ney gibi bir zehir ve panzehir, ney gibi bir dost ve aşık olamaz. Ney, kan dolu bir yoldan haber verir. Mecnunun aşk hikayesini anlatır. Akıl esrarının sırdaşı aşıklardır. Dile kulaktan başka talip yoktur. Günler derdimizden uzar ve yanıp yakılmaya arkadaş olur. Günler geçerse gam değil. Ey tertemiz dost, sen ebedi ol. Deniz, balığı suya kandıramaz. Nasibi olmayana gün uzun gelir. Ham olan hiç pişmişin halinden anlar mı? Bunun için sözü kısa kesmelidir vesselam. Ey oğul, bağını kes kurtul, gümüşe, altına esaretin ne vakte kadar?

Mevlana- Mesnevi yazı dizisi-1

Resim
1-Dinle neyden; zira o, bir şeyler anlatmada, ayrılıklardan şikayet etmededir. Ney der ki: 'Beni kamışlıktan kopardıklarından beri iniltim, kadın ve erkek herkesi ağlattı.' 'Ayrılık, bağrımı parça parça eylesin, ta ki aşk derdini anlatabileyim.' 'Her kim aslından uzak ve ayrı olursa o, kavuşma zamanını bekler durur.' 'Ben ki her meclisin ağlayanı, iyilerin de kötülerin de arkadaşıyım.' 'Herkes kendi zannınca bana dost olur, sohbetimden bir şeyler öğrenmek ister.' 'Gerçi sırrım, feryadımdan uzak değil, lakin her göz ve kulakta bunu sezecek nur yok.' Can ve ten birbirinden gizli değildir. Fakat canı, görmeye izin yoktur. Ney'in sadası ateş oldu, onu hava sanma. Kimde bu ateş yoksa yazıklar ona.