Mevlana Mesnevi yazı dizisi 88

 Hz Lokman'a kölelerin ve kapı yoldaşlarının, ''Bağdan topladığımız meyveleri Lokman yedi'' diye iftira etmeleri

Lokman, sahibinin yanında hakir ve diğer kölelere nispetle değersizdi.

Efendi, meyvelerin en güzellerini toplamak üzere kölelerini bağa gönderdi.

Sanki, Lokman onların arasında bir tufeyli idi. İçi manalarla dolu, görünüşü gece gibi karanlık.

Her bir köle, topladığı meyveyi yiyerek neşelenirdi.

Sonra da, meyveleri Lokman yedi dediler. Efendisi Lokman'a kötü gözle bakmaya başladı.

Lokman bunun sebebini araştırdı. Efendisi azarlamak için ağzını açınca,

Lokman, ''Ey efendi! Öyle bil ki hain kuldan Cenabıhak razı değildir.''

''Ey kerem sahibi! Sen hepimizi dene. Bize sıcak su içir.''

''Sen atlı ve biz yaya olarak geniş bir sahada koşalım.''

''O zaman içi kötü olan belli olur. Sırlar açığa çıkar. O vakit bu işleri seyret'' dedi.

Efendi sıcak suyu saki olup içirdi. Köleleri de çaresiz içtiler.

Sonra ovayı geçip onları her yana koşturdu.

O kadar koştular ki, dayanamayıp kusmaya başladılar.

Sıcak su kusturmaya sebep olunca, meyveyi yiyenler belli oldu.

Hikmetle vasıflanan Lokman'da kustu. Fakat ondan temiz yaratılışını aksettiren tertemiz bir su çıktı.

Lokman'dan bu hikmet görülürse, öyleyse varlığın sahibi olan Hakk'ın hikmetini bil.

Kıyamet günü bütün sırların sırları, iyi ve kötü, hayır ve şer meydana çıkar.

Sıcak suyu içince sırların ortaya çıkması kahır ve korkuyla onları kendinden geçirdi.

Kafirlerin azabı ateşledir. Çünkü taşı ateşte denerler.

Onlara yumuşaklıkla binlerce öğüt versen de taş gönülleri bundan faydalanmaz.

Kötü yaraya kötü merhem ilaçtır. Zira köpeğe eşeğin kemiği layıktır.

''Pis şeyler pis olanlar içindir.'' Çirkin çirkinle sırdaş ve dost olur.

İstediğin, ikisinden hangisiyse mizacına, meşrebine göre onu seç.

Eğer nur istiyorsan nura istidadlı ol, istediğin dünya ise nurdan uzak dur.

Allah'tan gayri olanları düşünerek ıstırap çekme, Hakk'a yönel, secde et ve yaklaş.


Zeyd'in Hazret-i Rasul-i Ekrem'e cevabı ve hikayenin sonu

''Ey Zeyd! Bu sözün sonu yok. Gel, söz küheylanını bağla, yer dar geliyor.''

Konuşmak, ayıbın gizliliğini açar, gayb perdelerini, örtülerini yırtar.

Gayb bazen Allah katında makbuldür. Bu davuldan ses gelmesin (sırlar duyulmasın).

Hızlı koşma, dizgini çek, ki herkes kendi zanniyle sevinsin.

Cenabıhakk'ın muradı, kullarının taatlarından dolayı gönüllerinin gamlanmamasıdır.

Ümit sahibleri, ümit kapısına sığınarak ibadet etsinler.

Tanrı'nın kerem ve rahmeti bütün mahluktadır. O, iyiye de kötüye de daima lütufda bulunur.

Şah ve kul, herkes korku ve ümidin ardınca yürüsün. Hakk'ın hikmeti böyledir.

Korku ve ümit kullara bir perdedir. Herkes bu perdenin arkasında beslenmektedir.

Korku ve ümit perdesi açılsaydı, gaybın gösterişi yersiz olurdu.

Bir genç ırmak kıyısında kendi zannınca, ''Bu balık avlayan Süleyman olmalı,''

''Eğer bu Süleyman ise neden yalnız; eğer değilse bu güzel görünüş nedendir?'' dedi.

Süleyman müstakil padişah. Buna kadar kalbi hep tereddüt ediyordu.

Hükümdar Şeytan'a ceza verdi, şeytan onun ülkesinden tahtından kaçtı gitti.

Yüzüğü parmağına takınca, bütün insanlar ve periler huzuruna geldiler.

Halk divanını seyre geldi. İçlerinde o hayal kuran adam da vardı.

Süleyman'ın parmağında yüzüğü görünce, kalbinde hiç zan ve şüphe kalmadı.

Bir şey örtülü, gizli halde iken vehmedilir. Araştırma ve tahayyül, görünmeyen şey içindir.

Bilinmeyen bir hususta zan ve şüphe olur. O şey ortaya çıkınca hayal açıkça görülür.

Bu aydınlık gökyüzü yağmur yağdırmasa, kara toprak için neşv ü nema olmaz.

Allah, gaybe imanı emretmiştir. Bu sebeple de bu fani evin pencereleri örtülmüştür.

Gökyüzünde bir yırtık görünseydi, Allah (cc) ''Bakın göğe bir yırtık göremezsiniz'' buyurmazdı.

Bu karanlıkta aranıp duranların, her biri başka bir arzu yoluna gider.

Bazen işler tersine görünür; hırsız, polisi darağacına çeker.

Pek çok devletli padişahlar böylece kulunun kuluna kul olur.

Gaiblere (uzakta bulunan padişahlara) bağlılık göstermek iyi olup kulun, efendisi yokken de onu koruması güzeldir.

Huzurunda sultanı öğmek nerede, yokluğunda adap ve erkanını gözetmek nerede?

Kalenin korunması, memleketin intizamının sağlanması, saltanat merkezinden uzakta olsa, daha muteberdir.

Kaleyi korumak için bin türlü eziyyet çekip, hazineler verilse de düşmana onu vermeyen;

Padişahın yokluğunda serhadleri koruyup, yanındaymış gibi vefada kusur etmeyen;

Huzurunda hizmet ederek can veren, başkalarından padişah katında daha itibarlıdır.

Hazır bulunmayan için yapılan zerre kadar şey, hazır olana yapılan bin işe bedeldir.

İman ve amel şimdi olursa, övülmeye layıktır. Ölümden sonra ise reddedilir.

Gayb ve gaib güzel, hoş olduğu için, sen de yüzünü ört, ağzını kapa, sus.

Ey kardeş! Sözünü sakınırsan Allah, sende Ledün ilmini izhar eder.

Güneşe en doğru şahit, kendi nurudur. Allah'tan daha büyük şahit kimdir?

Kur'an-ı Kerim'de şahitliğe atf ile Allah, melek ve alimler birlikte beyan olunmuştur.

Allah (cc) ve melekleri, ilim sahipleri şehadet ederler ki; O şanı yüce Allah'tır, daimdir, gayrinin hiçbirisi yoktur.

Hak, şehadet eyleyince melek kimdir ki, şehadette Cenabıhak ile ortak olsun.

Lakin güneş ışığının fazlalığından ona örtüsüz bakmak kabil olmaz.

Öyleleri, güneşin parlaklığı ile görmekten tamamen ümidini kesen yarasa gibidir.

Nurlarla dolu güneşten feyizlenmede melekler de büzümle arkadaştır.

''Biz bu ışığı güneşten aldık ve acizleri onunla aydınlattık'' derler.

Bir iki günlük hilal veya dolunay gibi meleklerde kudret nurunun kemali vardır.

O şua onlarda ikişer, üçer, dörder kanatlarına göre dereceyledir.

Onların kanatları insanların akılları gibidir. Mevcut olan akıllar arasında çok fark vardır.

Her insana, iyi veya kötü olsun, kendisi gibi bir melek arkadaştır.

Gözü hasta olan güneşe aşina olmaz, ona yıldız parlak bir mum (rehber) olur.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!