Mevlana Mesnevi yazı dizisi 39

 *Tavşanın arslanın huzunda gecikme sebebini söylemesi

Tavşan, ''Aman diliyorum. Mazeretim var. Müsade ihsan olunursa anlatayım'' dedi.

Arslan da dedi ki, ''Ey fesatçı bu nasıl mazeret? Padişahlara hürmet adeti böyle midir?''

''Vakti bilmeyen horoz öldürülmeye layıktır. Ahmağın özrü insanı kızdırır.''

''Ahmağın özrü kabahatinden büyük. Ahmağın özrü sevda ve cinnet oldu.''

''Ey tavşan! Senin mazeretinde bir mana yok. Padişahların işini tavşanca sanma.''

Tavşan dedi ki, ''Bu derdi çok muzdaribin, mihnet görmüşün özrüne kulak ver.''

''Bilhassa sen şahtan niyazım, bu yolunu şaşırmışı katından uzaklaştırma.''

''Bütün nehirlere su ihsan eden deniz bile bir çöpü başı üstünde misafir eder.''

''Bu kerem, bu lütuf denizin kıymetini azaltıp onu aşağılatmaz.''

Arslan, ''Lütfum herkesin kendi miktarıncadır. Zira kişinin elbisesi boyuna göredir.'' dedi.

Tavşan dedi ki, ''Dinle, eğer lütfuna layık değilsem sonra beni öldürüp cezalandır.''

''Ben bir kuşluk vakti yola koyulmuş, bir arkadaşımla size doğru yönelmiştim.''

''Şah için başka bir tavşanı kavmim bana yoldaş etmişti.''

''Yolda bir arslan, bizi avlamak için ikimizi de incitip ağlattı.''

''Yalvarıp biz o şahın bendesi, onun kapısının toprağına yüz sürenleriz, dedik''.

''Dedi ki, - Şah da kimmiş utanın. Benim huzurumda başkasından bahsolunmaz-''

''-Seni de, şahını da parçalar, ikinizi de yere sererim-''

''O arslana dedim ki, -Bana izin ver de o şaha senden haber vereyim-''

''-Yoldaşını burada rehin bırak. Yoksa hiç bir şekilde ben emniyet getirmem-'' dedi.

''Çok yalvardıysam da bir faydası olmadı. Yoldaşımı hapsetti. Ben yanlız kaldım.''

''Arkadaşım benden semiz ve güzeldi. Bu bakımdan makbuldü.''

''Bundan böyle yolları o arslan kapamıştır. Ben vaziyeti söyledim. Bu fakirin özrü buydu.''

''Bundan sonra sana bir şey yok, vaziyet budur. Ben doğru söylüyorum, gerçek acıdır.''

''Eğer birşey istiyorsan, yolu temizle. O korkusuz düşmanı ortadan kaldır.''


*Arslanın tavşana cevabı ve onunla yola koyulması

Arslan, ''Gel, onu bana göster. Doğru sözlü isen düş önüme.''

''Ta ki o münasebetsiz haddini bilsin. Yalan ise o zaman seni cezalandırmak lazım dedi.

Tavşan arslanın önüne düşüp, onu hilesinin tuzağına doğru götürdü.

Daha önceden bildiği, tuzak için tasarladığı karanlık bir kuyuya geldiler.

Kuyunun yanına vardılar. Tavşan, saman altından su yürütmüştü.

Hilesinin tuzağını arslana kement etti. Ne tuhaftır ki tavşan, bir arslan avlayıcısı oldu.

Musa, Fravun'u, askeri ve ağırlıklariyle Nil nehrinde boğdu.

Tek kanatlı bir sivrisinek, Nemrud'u baş ağrısı ile helak etti.

Düşman sözüne kulak verenin, hasetçi ile dost olanın cezası budur.

Haman'ı dinleyen inatçı Fravun'un ve NEmrud'un dostu hasetçi şeytan oldu.

Düşman sana dostça söylese de bir hilesi vardır, ona inanma.

Sana şeker verse de o öldürücü bir zehirdir. Onun lütfu kahırdır. Bu kadar öğüt kafi sana.

Kaza gelirken göremezsin. Dost ve düşmanlar birbirinden ayrılmaz.

Hal böyle olunca Allah'a yalvar. Daima ağla, oruç tut, namaz kıl.

''Ey gayıbları bilen Allah'ım! Bizi kötü hilelerden kurtar.''

''Bu aşağılık nefis bizi günaha esir etti. Sen bize fazl u kereminle mağfiret et.''

''Ey kerim ve affedici, ayıpları örtücü! İntikam alıcısın, bizi günahlarımızdan dolayı helak etme.''

''Bir damla suyu hararet yakmasın ve bu topraktan olan cisim ateşte su gibi olmasın'' diye dua et.

Zira sen, kahır şarabıyla cihanı sarhoş eder; yok ve gizli olanı var gösterirsin.

Sarhoş, gözünü kapalı zanneder. Belki kendisini bile tanıyamaz.

Sarhoşluk, gözde eğri bir değneğin sandal gibi görünecek kadar hislerin değişmesidir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!