Mevlana Mesnevi yazı dizisi 61

''Kadınlar akıllıya galip, cahile mağlup olurlar'' hadis-i şerifi

Hz Peygamber demiştir ki, ''Kadınlar arif olan kimselere galiptir.''

''Cahile ise kadın mağluptur. Çünkü onlar haşin tavırlı olurlar.''

Cahilin lütfu ve merhameti azdır. Onların hayvanlıkları akıllarından üstündür.

Sevgi ve merhamet insanlığın, hiddet ve şehvetse hayvanlığın vasıflarıdır.

O güzel sevgili, sanki yaratıcı bir kudret ve kalpleri cezbeden bir pınarın nurudur.


Bedevi karısına teslim olup geçim hususundaki isteğine müsaadeyle itirazını da ilahi bir işaret kabul etmesi Beyit:

Her dönenin bir döndereni olduğunu akıl sahipleri teslim ederler.

Zalim bir memurun ölüm anında zulmünden nedameti gibi adam da karısına söylediklerinden pişman oldu.

''Nasıl canımın canının düşmanı oldum? Sevgilime tekmeler vurdum'' dedi.

Kaza gelince göz kör olur. Akılla ayak ve baş fark olunmaz.

Kaza geçince göz açılır. Ayıplama eliyle yakalar parçalanır.

Erkek karısına, ''Ey kadın! Pişman oldum. Kafir isem de Müslüman oldum.''

''Ben suçluyum. Bana acı. Günahımdan  dolayı (kökümden) çıkarıp atma'' dedi.

İhtiyar kafir, halinden pişman olsa özrünün doğruluğu onu Müslüman eyler.

O kerem sahibi, en rahmet edicidir. Varlık da yokluk da O'na aşıktır.

Küfür de iman da O azamet sahibinin hükmü altındadır. Gümüşü isterse altın eyler.


Musa Aleyhisselam'la Fravun, zehir ve panzehir, zulmet ve nur gibi ilahi iradenin emrinde olup Fravun'un şerefini korumak için yalnızken Allah'a yalvarıp yakarması

Musa da Firavun da Hakk'ın kuludur, birisi itaatkar, diğeri asi oldu.

Musa, gece gündüz Hakk'a ağlardı. Firavun da geceleri gözyaşı döker ve,

Derdi ki, ''Benlik, boynumun zenciri oldu. Sözümdeki benlik davası bu yüzdendir.''

''Sen, Musa'yı nurlandırdın; bu köleni de dertlendirdin, bulandırdın.''

''Aya Musa'yı kıskandırdın. Benim can ayımı da kara yüzlü eyledin.''

''Talihim parlak ay kadar olsa da tutulunca ne çaresi var?''

''Ettiğim dava (Tanrılık) dan maskara oldum. Ay tutulunca ahali tas, teneke çalar.''

''Her tarafta tas çalıp coşarlar, halbuki tutulmuş aya hakaret etmedeler.''

''Ben ki, Firavunum, halktan vay bana!- En yüce Tanrı benim- sözümün tasını çalmadalar.''

''İkimiz de bir kapının kuluyuz. O efendinin makbulü ben ise düşkünü.''

''Hikmetin bir dalı yeşertir, diğer bir dalı da yapraksız, meyvesiz kurutur.''

''Dalın, baltanın kesmesine karşı eli ve ayağı yok ki kesilmemesi mümkün olsun!''

''Kudretinin hakkı için ey Kerem sahibi Rabbim! Kerem kıl, eğriliğimi doğrult.''

Firavun kendi kendine derdi ki, ''Gece yarıları ben, -Ey Rabbim! - diye zikredip''

''Yalnızken Hakk'ın yardımını talep ediyor, Musa'yı görünce Firavun oluyorum.''

Kalp altının rengi kat kat parlak da olsa eriyince yüzünün rengi kalmaz.

Kalbim de kalıbım da o dostun hükmünde. Bir anda iç de eder, dış da...

Ekin ol dese yeşeririm, kuru ve çirkin olsun derse yüzüm sararır.

Bir anda ay gibi parlatır, bir anda karartır. Allah'ın işi bundan başka değil ki!

Kün fekan (ol!) emrinin hükmü sanki çevgan (bir oyun deyneği) oldu. Mekan ve mekansızlık alemi de O'nun emrinde bir top...

Zira renksizlik, renge esir olunca, iki Musa arasında savaşma olur.

Vahdet renksizliğine erişince Musa ile aşağılık Firavun barışırlar.

Sana bunun manası sorulsa: ''Renk için dedikodudan kurtuluş yoktur'' denilmelidir.

Gariptir ki bu renk, renksizlikten meydana geldiği halde renk ile renksizliğin savaşması mümkün mü?

Yağın aslı sudur. Sonunda yağın suya zıtlığı neden olur?

Su ve yağ beraberken niçin şimdi birbirlerine zıd oldular?

Diken gülden, gül dikenden meydana gelmişken birbirlerini kınamaları nedendir?

Bu zahiri bir çekişmedir. Hikmeti vardır. Her şey O'nun kuvvet ve kudretinin hükmü altındadır.

Arifin hayreti ne onadır ne buna. Bu bir viranedir, burada hazine ara.

Hayali definelerden sakın. Sonra asıl hazineyi kaybedersin.

Zan, perişan gönülde bir mamuredir. Gözünü aç, mamurede hazine bulunmaz.

Bil ki mamurelerde varlık ve cenk olur. Hem yokluğa (varlıktan) utanç gelir.

Sanma ki varlık, yokluktan medet umar. Yokluk varlıktan feryat ediyor.

Sen yokluktan kaçarsın. O senden ziyade kaçmak için uğraşıyor.

Görünüşte seni çağırıyor ama içinden kovup nefret etmektedir.

Ey saf kişi! (Takip edeni yanıltmak için) nallar ters çakılmuştır, Firavun'un nefretini Musa'nın reddinden bil.


Şakilerin (Allah saklasın) dünya ve ahiretteki mahrumiyetlerinin sebebi

Bir filozofun inancına göre gök yumurta, dünya da onun sarısı gibiydi.

Bir soru sahibi, ''Ya bu yer onu kaplayan semanın içinde nasıl duruyor?''

''Ne aşağıya, ne yukarıya rağbet eden asılı bir kandil gibi'' dedi.

Filozof da, ''Altı yönden semanın çekmesi yüzünden havada mahpus kaldı.''

''Mıknatıstan bir kubbe dökülse ortasında demir asılı kalır'' dedi.

Diğer bir hakim de ''Saf gök, toprağı kendine doğru çekmeyi layık görmez.''

''Belki onu altı yönden de iter. Böylece kuvvetli rüzgarlar yeryüzünü boşlukta tutar'' der.

Kemal sahiplerinin gönüllerindeki defedici kuvvet de Firavunların canını perişan eyler.

Sapıtmışlar murada ermez. Onlara ne dünyada ve ne ahirette yer vardır.

Hakk'ın has kullarına baş kaldırma ki gönül aynası bulanmasın.

Veliler kehribar gibidir. Meydana çıkarlarsa (seni) saman gibi çekip deliye çevirirler.

Kehribarı gizlerlerse azgınlığa teslim olunmuş olur.

Hayvanlık mertebesi, bir hikmetle insanlığa bağlıdır (esirdir).

Velilerin yanında insanlık mertebesi de hayvanların insanlara esareti gibi oldu.

Hz PEygamber (bir irşadı sırasında) halka, ''Kulum'' dedi. Çünkü Allah O'na, ''Ey benim kullarım'' de diye buyurmuştu.

Aklın deveci, sen de bir deve gibisin. Akıl, ister istemez seni her tarafta hükmünce çeker.

Veliler aklın aklıdırlar. Diğer akıllar adeta deve gibidirler.

Onlara ibret gözüyle bak! Bir kılavuz veli ve yüz binlerce can...

Bu ne kılavuz ne devecidir, güneşi gören gözü bul!

Bütün alem, gecenin karanlığında gözünü dikmiş güneşin nurunu ve gündüzünü bekliyor.

Gariptir ki güneş zerrede, erkek arslan, kuzu postunda gizlenmiş.

İşte saman altında gizli bir deniz. O samana şüphe ayağını basma!

Gerçi yol gösterici için zan ve şüphe Hakk'ın rahmeti ve ihsanıdır.

Her peygamber dünyaya tek olarak gelmiştir. Tektir, ama içinde yüzlerce cihan görülür.

Alem-i kübra, bir sihirli kudretle kendisini (küçük bir surette) gizledi.

Ahmaklar onu tek ve zayıf sandılar. Hiç şeref sahibinin (şahın) dostu zayıf olur mu?

Onlar, ''Bu, yalnız tek bir kimsedir'' dediler. Sonunu düşünmeyen adam değildir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!