Mevlana Mesnevi yazı dizisi 58

 Her gün iki meleğin çarşı başında, ''Ya Rabbi! Her infak edene karşılık ihsanda bulun'', ''Ya Rabbi! Her cimrinin de malını telef et'' diye ettikleri duanın tefsiri ve infak edenin hak yolunda mücahid olup nefis yolunda bir müsrif olmadığı

Hz Peygamber dedi ki, ''İki melek daima halka nasihat için seslenip derler;''

''Ey Huda! İnfak edenlere (hayır yolunda malını harcayanlara) ihsanda bulun. Onları kat kat lütfuna layık eyle.''

''Ey Huda! Cimrileri de her zaman ziyan içinde ziyana uğratıp perişan et.''

Lakin infakın yerinde olsun, Hakk'ın malını, Hakk'ın emrettiği şekilde sarfet.

Kafirler gibi ziyankar olma ki, Hakk'ın lütfu ihsanı sana olsun.

Onlar, Haz Peygamberi'in askerlerini yenmek maksadıyla deve kurban ederlerdi.

Hakk'ın emrini, ehlinden sor. Her hal ehli O'nun emrini bilmez.

Cenabıhak, Kur'an-ı Kerim'de gafilleri tehdit eder: ''Onların infakı (hasretten) ibarettir.''

Mekkeliler, Hz Peygamber'le savaşırken kabul edilir ümidiyle kurban kesmişlerdi.

Padişahın malını asilere dağıtan asi köleye döndüler.

Köle, halka padişahın malıyla yardım ederken bu işte adalet gösterdiğini sanır.

Kölenin bu adaleti, padişah katında o düşkünün yüzünü iyice karartır.

Bunun için korkusundan her mümin, ''Yarabbi! Bize doğru yolu hidayet eyle'' der.

Para dağıtmak cömert için şereftir. Aşıkın cömertliği ise can feda etmektir.

Hakk için ekmek verirsen karşılığı ekmektir. Can feda edersen bedeli candır.

Hak yolunda çınar yapraklarını dökse, Allah ona, yapraksızlık yaprağını ihsan eder.

Cömertlikten dolayı elinde hiçbir şey kalmasa, haşa, Hak seni perişan eder mi?

Ekin eken önce ambarı boşaltır, ama sonra hasılatı pek çok olur.

Fakat tohum ambarda tutulursa bu israf olur. Fareler yiyip mahveder.

Bu cihan fani oldu. Sabit alemi ara. Suretin sıfır oldu. Manaya sığın.

Tatlı ve acı canı feda et de bir başka tatlı can al!

Maksadın bu kapıya intisap ise şu destan kulağına küpe olsun.


Devrinde cömertliğiyle Hatem-i Tai'nin şöhretni geçmiş olan kerem sahibi halifesinin hikayesi

Vaktiyle bir halife vardı ki onun cömertliğine Hatem kul olmuştu.

Cömertlik bayrağı dünyaya yükselmiş, devrinde yoksulluk gizlenmişti (kalkmıştı).

Cömertlik ve ihsanda deniz gibi olup adaleti bütün cihanı kaplamıştı.

Yeryüzüne bulut ve yağmurdu. Çok bağışlayıcı Hakk'ın ihsanına mazhardı.

Lütfu, deniz ve madenlere zelzele vermiş, cömertliğinin sadası cihana velvele düşürmüştü.

Kapısı, halkın hacet kıblesi olmuş cömertliği bütün aleme yayılmıştı.

Onun lütfuna, cömertliğine Acem de, Rum da, Türk de, Arap da hayret ederdi.

Abıhayat ve kerem deniziydi. Arap da, Acem de onun lütfuyla dirilmişti.


Bir fakir bedevinin, ekmek sıkıntısı yüzünden karısıyla arasında geçenler

Bir gün bir bedeviye karısı bir hayli sert konuştuktan sonra dedi ki;

''Biz, yoksulluk ve cefa çekmekteyiz. Bizde üzüntü, ellerdeyse hep zevk u safa...''

''Ekmek ve katığımız dert ve haset. Testimiz yok. Suyumuz gözyaşı.''

Gündüzün elbisemiz güneş ışığı, geceleyin yorgan ve yatağımız mehtap oldu.''

''Ay yuvarlağını somun ekmek sanıp elimizi gökyüzüne doğru açıyoruz.''

''Bizim yoksulluğumuzdan, gece ve gündüz rızık düşünmemizden fakirler utanmada...''

''Samiri'den herkesin kaçtığı gibi, yabancı ve bildik, herkes bizden kaçıyor.''

''Yarım avuç mercimek istesem, (hali vakti yerinde olanlar) öl, derde uğra derler.''

''araplar savaş ve ihsan ile öğünürler. Sen ise onların içinde yazıdaki yanlış gibisin.''

''Biz savaşsız, yoksulluktan ölmüşüz. Fakirlik kılıcıyla başsız kalmışız.''

''Hata nedir? Biz hatasız ateşin içindeyiz. Azık nerede? Biz derde esir olmuşuz.''

''İhsanda bulunmak şöyle dursun, biz dolaşıp duran dilencileriz. Havadaki sinek bile bizden incinir.''

''Bize misafir her kim gelirse, uyurken elbisesini çalmak isterim.''

Kadın, asık bir suratla kocasına böylece söylenip durdu:

''Fakirlikten daima hakir olup zaruret ateşiyle yanmışız.''

''Ne vakte kadar böyle sıkıntı çekecek, ateş denizinin derinliklerinde boğulacağız.''

''Birgün ansızın bir misafir gelse ondan utanırız.''

''Lakin habersiz bir misafir gelince o gece gıdamız onun ayakkabısı olur.''


Muhtaç olan müritlerin hilekar ve yalancı iddiacılara aldanmaları, onları ermiş şeyh zannetmeleri, veresiyeyi peşinden, sahte altını hakikisinden, yalancıları hakikat erbabından ayıramamaları

Onun için şüphesiz, ''İhsan sahiplerine misafir olmak gerek'' dediler.

''Öyle birisine mürit ve misafir oldun ki o alçaklıkla sana göz dikmiş.''

''Onun sana ikram etmeğe kudreti yoktur. Işık veremez, zira kanalığı meydanda.''

''Kendisinde nur olmayanın başkalarını nurlandırması mümkün mü?''
''O, kendi gözü hasta olduğu halde başkalarının gözünü tedavi etmek isteyen şarlatana benzer.''

''Fakirlikten bizim halimiz de böyledir. Aldanıp da bize bir misafir gelmesin.''

''On yıllık bir kıtlığı görmedinse gözünü aç da bize bak!''

''Halimiz dava sahiplerinin hali gibidir: Kalp, karanlık, dış pırıl pırıl.''

Onda asla Allah'tan bir eser yokken Şis ve Adem (as)'in davasında görünür.

Tutumundan şeytan haya ederken o kendini dervişlerden sayar.

Duyanlar derviş sansınlar diye dervişlerin sözlerini çalıp çırpmıştır.

Her sözünde Beyazid'in hatalarını bulur amma, Beyazid ise ondan tiksinmededir.

Gök sofrasından nasibsizdir. Kemikten mahrum bir heves köpeği.

Müridlerine, ''Bana biat edildi. Ben Hakk'ın vekili, halifenin oğluyum.''

''Ey kat kat gönüllüler gelin. Cömertlik soframdan hiç doyan olmaz.''

''Birçok saf gönüllü ona meyleder ama, hep yarına vaadiyle hiçbiri muradına kavuşamaz.

Ticaret erbabından bir insanın sırrının anlaşılması için çok zaman ister.

Onda gizli bir hazine var mı? Yoksa yılan, karınca ve ejderlerin yurdu mu?

Talip onda fazilet ve kerem olmadığını bilse de ne fayda! Aziz ömrü tükenip gitti.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!