Mevlana Mesnevi yazı dizisi 87

 Rasul-i Ekrem (sav) Zeyd'e ''Nasılsın? Uykudan nasıl kalktın? diye sorunca onun ''Doğrusu mümin olarak sabahladım'' diye cevap vermesi

Hz Peygamber bir sabah vakti Zeyd'e ''Ey temiz kişi! Nasıl sabahladın?'' diye sordu.

Zeyd, ''Mümin bir olarak'' deyince, Hz Rasul, ''Bir delilin var mı?'' dedi.

Zeyd de, ''Gündüz oruçla susuzdum. Geceleyin uyanıktım ve ağlıyordum.''

''Mızrağın kalkandan geçtiği gibi ben de öyle gündüzden ve geceden geçtim.''

''O bakımdan dinlerdeki hal aynıdır. Bir saatle yüz binlerce yıl birdir.''

''Ezelde ebed birleşmiştir. Oraya akla yol yoktur. Zira onun şaşkınlığı artmıştır'' dedi.

 Hz Peygamber, ''Bu yoldan bir hediye getir. Lakin anlayış, akıl ve can nurundan olsun'' dedi.

Zeyd dedi ki, ''Gök nasıl görülüyorsa, bana da arş ve arştakiler öylece göründü.''

''Yedi cehennemle sekiz cennet bana aşikar bir şekilde görünür.''

''Halkı tereddütsüz, arpadan buğdayı ayırır gibi birer birer ayırmak, tanımak mümkün.''

''Cennetlik ve cehennemlik olan kim? Yılan ve balık gibi bence aşikar.''

''Bu zaman her bir güruhta - Kıyamet günü yüzler beyaz ve kara olur- manası belli oldu.''

''Bazı ruhlar dünyaya gelmeden de kusurluydular. Bu ana rahmindeyken gizliydi.''

Zira ''-Şaki, ana karnında iken de şakidir- (Ruhun) hali, cismin haliyle malum olur.''

Beden de ana gibi can çocuğuna yüklüdür. Ölüm ise doğurmaya işarettir.

''Bütün geçmiş ruhlar, -O doğumdan meydana gelen nedir?- diye beklemektedirler.''

''Karalar,- Bu çocuk bizimdir; beyazlar,- Yok, bu lale yanaklı (güzel) çocuk bizimdir'' derler.

''Ruh ahirette doğunca beyazla siyah arasında ihtilaf kalmaz.''

''Siyah doğarsa, karalar alıp götürür. Beyazsa aşikar beyazlarındır.''

''Doğmamışı bilmek alemdeki müşküllerdendir. Doğmadık çocuğu tam olarak anlamak imkansızdır.''

''Meğer ki Hakk'ın nuruyla baksın. Yolun ötesinden haberdar olsun.''

''Nutfenin suyunun aslı beyazdır, lakin beyaz kişi de beyaz olur, siyah da bu renkten uzaklaşır.''

''Kimi -En güzel yaratılışta- olur. Kimi de korku dolu olarak en sefil şekilde kovulur.''

Bu sözün sonu yok, dilini topla (sus). Kervan geçti, yola çık.

Kıyamet günü ağarmış ve kararmış olan yüzler güzel mi, çirkin mi? Her kavim tanınır.

Hindu ve türk (çirkin ve güzel) doğmadan belli olmaz. Doğunca onu küçük büyük herkes görür.

''Sanki ben kıyamet sahasındayım. Kadın, erkek herkesi görmedeyim.''

''Daha söyleyim mi? Yoksa susayım mı?'' Hz Peygamber dudağını ısırıp ''Kafi'' demek istedi.

Zeyd, ''Ya Rasulallah! Emredersen kıyameti açıklayım, onu anlatayım.''

''Müsade et de perdeyi açayım. Cevherim güneş gibi ışık versin.''

''Parlak güneş benimle tutulsun. Hurma ve söğütün sırrı açıklansın.''

''Mahşer korkusunu insanlara anlatayım, halis parayla sahtesi belli olsun.''

''Bütün solda olanlar ellerini ısırsın! Küfür ve sapıklık belası meydana çıksın.''

''Tutulmayan, eksilen ayın parlaklığında yedi nifak dileği belli olsun.''

''Şakilerin çulları ortaya dökülsün. Peygamberlerin davul (saltanat) ları duyulsun.''

''Cehennem, cennetler ve Araf kafirlerin gözünün önünde aşikar olsun.''

''Kevser havuzu coşup bu coşkunluğu kulakları tezyin etsin.''

''Kevser'e susamışları, su gibi inleyip koşanları göstereyim.''

''Onların omuzları hemen omuzumda. Sevinç nağmeleri kulağımdadır.''

''Cennet ehli işte, gözümün önünde coşkun bir sevinçle birbirlerini kucaklamışlar.''

''El ele dolaşmada, huriler, öpüp kucaklamadalar.''

''Hüsranda olanların hasret feryatları kulağımı sağırlaştırdı.''

''Bu söylediklerim sadece işaretlerdir. Daha çok fasılalar var lakin, korkum ve utancım Peygamber'i incitmiş olmaktır.''

Zeyd böylece adam akıllı mest bir halde anlatmaya başlayınca, Hz Peygamber konuşmasına mani olup,

Dedi ki, ''Çok gittin. Gerçi sözlerin şüphesiz doğruysa da dizginleri çek.''

''Zira gönül aynan kılıfından çıktı. Terazi ve ayna yalan söylemez.''

''Ayna ve terazi Hakk'ı ketmetmezler, çünkü onlar için doğruluk ve adalet yaratılış sebepleridir.''

''Terazi ve aynaya hizmet edip binlerce emek de çeksen onlar doğrulukta mehektir.'' Neyse onu gösterirler.

''Yalana sığınsan, eksikten tamamlık ümit etsen.''

Sana, ''Kendin kötü halini bırak, ayna ve terazinin hile yapması imkansızdır'' derler.

Allah bizi doğrulukla yüceltti. Anlayış ve adalet mülkünün idaresine memur eyledi.

Sadakat davamız olmasaydı, asla bize kimse bakmazdı.

Tur'daki gibi gönlünce Allah tecellisi olduysa da yine aynayı koltuğunun altına koy.

Zeyd, ''Ey şah! Hak güneşi, ezel güneşi hiç koltuk altına konur mu?''

''Zira ondan koltuk parça parça olur. Delilik de, akıl da onun mağlubudur'' dedi.

Hz Peygamber dedi ki, ''Gözüne parmağını koysan sanki güneş, alemden gizlenmiş olur.''

''Bak, parmağının ucu ayı görmene mani oluyor. Bu, Hakk'ın Settar (ayıpları örtücü) olduğuna işarettir.''

Noktayla cihanı örter. Bir (sürçmeyle) parlak güneş tutulur.

Ağzın kapalı denizin derinliklerine bak. Allah, denizi insanların hükmüne vermiştir.

Nitekim, Selsebil ve Zencebil pınarlarına da güzel cennetlikler hükmederler.

Cennetin dört ırmağı bağışlandı. Bu mertebe kullara ancak Hak'tan olur.

Her nereye istersek gideriz. Büyücünün sihri ona nispetle zayıf kalır.

Bu pınarlara bir bak, her zaman halkın canının ve gönlünün mahkumu oldu.

Gönül isterse en aşağılara akar, isterse yücelere yükselir.

İsterse hissedilmiş şeyleri seyreder, isterse örtülmüş şeylere akar.

İsterse külliyatın gözü olur, isterse cüzlerin kuyusu olur.

Lülenin çeşmeye bağlı olduğu gibi, bu beş duygu da kalbin emrine göre hareket eder.

Tertemiz gönül her ne taraf için emrederse, beş duygunun bunun aksine hareketi asla mümkün değildir.

Bu el, bu ayak gönlün emrini bekler. Sanki Musa'nın elindeki asa gibidir.

Gönül isterse ayaklar rakseder. Hareketlerini artırır ve azaltır.

Gönül, ele emrederse parmaklar hesap yapar veya onlara kitap yazdırır.

El için sanki bir gizli el var. Biri gizli diğeri herkesçe tanınan...

Gönül isterse el düşman üzerine yılan, dostlara dost olur.

Bazen sofrada iş görür (kepçedir). Bazen de gürze benzetir.

Gönül acaba onlara ne söyler? Bir bilsem! Bu şaşılacak bir hal. Acaba sebebi nedir?

Gönül, yoksa Hz Süleyman'ın mührünü mü buldu da bütün duygulara hükmediyor.

Beş zahiri duygu onun emrinde. Beş gizli duygu da onun kölesi.

Yedi aza ile on çeşit duygular....Bunlardan başka olan hizmetkarları da (o kadar çok ki) anlatmak mümkün değil.

Ona, Süleyman Peygamber desem layıktır. Zira şeytanlar ve periler hizmet etmedeler.

Saltanatın hileden korunmuş olursa, bunca şeytanın yüzüğünü alması mümkün değildir.

İsmin, şöhretin dünyaca bilinir. Dünya da, ahiret de senin emrine mahkum olur.

Vay bir de şeytan elinden yüzüğünü alırsa, tahtı ve dünya bahtını kaçırmış olursun.

Bundan sonra da kullar arasında senin halin kıyamet gününe kadar ''Ey hasretlik!'' dir.

Eğer sen hileni inkar edersen, ayna ve teraziden bu anlaşılır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!