Mevlana Mesnevi yazı dizisi - 41

 *Kuyuya yaklaşırken tavşanın arslandan geri kalması

Kuyunun yanına gelince arslan, aciz tavşanın geride kaldığını gördü.

''Niçin yürüyemiyorsun? Öne düş, bu ayak sürümen, gecikmen nedendir?'' dedi.

Tavşan dedi ki, ''Elim ayağım kesildi, Kuvvetim kalmadı. Canda bir titreme, gönülde korku ve ıstırap var.''

''Yüzümün renginin altın gibi sarardığını gör. Çehrem, içimden haber vermektedir.''

''Huda, yüz için bildirici dedi. Bu yüzden ariflerin gözü sima görücü olur.''

''Yüzün rengi çan gibi gammazdır. Atın sesi, atın varlığından haber verir.''

''Her şeyin sesi o şeyden haber verir ki, kapının sesi eşek sesinden ayrılabilsin!''

''İnsan olanı ve olmayanı, sözün altındaki nükte ayırt eder.''

''Gönül ahvaline yüzün rengi bir işarettir. Kalbinde sevgiyi bir yücelik sebebi eyle.''

''Kırmızı yüz, şükrün ifadesidir. Sararmış yüz ise sabır ve inkarı işaret eder.''

''Öyle bir hal geldi ki, el ve ayak titremede. Yüzümün rengi perişan ve o yerinde değil.''

''Her şeyi kıran, ağaçları dibinden söken bir hal,''

''İnsanların, hayvanların, nebatatın ve cansızların ondan mat olduğu bir halet geldi.''

''Bunlar cüz'lerdir, fakat külliyatın da bu elem yüzünü sarartır, korkusunu bozar.''

''Cihan bazen sabredici, bazen şükredicidir. Bahçeler gah giyinir, gah çırılçıplak kalır.''

''Güneş azametle ateş renginde doğarken, battığı vakit acizlikten yüzü sararır.''

''Yıldızlar göğü süslerken anbean onlar da ihtiraka mübtela olurlar.''

''Ayın güzelliği hepsinden fazla iken, o dahi ince ağrıya tutulup hilale döner.''

''Bu dünya aleme ağırbaşlılık arz ederken, zelzele onu da sıtma gibi titretir.''

''Birçok dağları bu ölüm dağıtan bela, ufacık kumlar gibi edivermiştir.''

''Gerçi bu hava ruh gibi ve sakin ise de, kaza onu bazen korkutur.''

''Ruhun kız kardeşi olan saf su, bir müddet durgun kalsa sararır, acılaşır ve bulanır.''

Bıyığın rüzgarı ateşi kuvvetlendirirken (bu kibir varken) şiddetli bir rüzgar, onu söndürüp susturur.''

''Denizin halini gör. Coşup dururken, an gelir, onda bir ses ve coşkunluk kalmaz.''

''Gök ki, gece gündüz dönüp durmadadır. O dahi daima kahrolmuş ve zarurettedir.''

''Bazen ortada, bazen en altta ve en üstte. O da takım takım uğurun ve uğursuzluğun hükmü altındadır.''

''Sen ki bu kül'lerden bir cüz oldun. Görünen bu hallerden ibret al.''

''Külliyata bir dert arız olursa, cüzlerin yüzü sararmaz ve feryat etmezler mi?''

''Bahusus o cüz ki, zıtlıklarla doludur. Mayası su, toprak, ateş ve rüzgardır.''

''Koyunun kurttan kaçması garip değildir. Acayip olan koyunla kurdun beraber olmasıdır.''

''Hayatın hükmü; zıtların anlaşması, sulhu iledir. Ölüm, onların çarpışmasındadır.''

''Hakk'ın lütfu, arslanla yaban eşeğini beraber uyutur. İki uzak zıdda dostluk ettirir.''

''Cihan halkı olunca, hastaya ölüm garip gelmez.''


*Arslanın tavşana geri kalmasının sebebini sorması ve tavşanın buna cevabı

Tavşan, arslana böylece nasihatler etti ve ''İşte bu düşünce ayağımın bağı oldu'' dedi.

Arslan, ''Hastalık sebeblerinin asıl maksadını söyle'' dedi.

Tavşan dedi ki, ''İşte o mahut arslanın oturduğu yer bu kuyudur.''

''Akıllı olan kuyu dibini tercih eder. Zira yalnızlık kalbe huzur verir.''

''Kuyu, halka karışmaktan daha iyidir. Zira o kalbi vesveselerden dinlendirir.''

Arslan, ''Yürü, ileriye geç. Arslan kuyuda mı bir bak!''dedi.

Tavşan, ''Ben, o ateşten yanmışım. Sen olmayınca o serkeşi görmek mümkün değildir.''

''Ey kerem madeni! Sen beni koru. Ta ki arkana gizlenip onu görebileyim'' dedi.


*Arslanın kuyuya bakınca kendisinin ve tavşanın aksini görmesi

Arslan, tavşanı kucağına aldı ve kuyuya beraberce baktılar.

Kuyudaki suya bakınca, her ikisinin aksi parlamaya başladı.

Akıl gözüyle suda aksini gördü. Orada arslan bir tavşanla belirdi.

Arslan düşmanını görünce tavşanı bırakıp suya atıldı. Ve kuyuda mahvoldu.

Kazdığı kuyuya düştü. Ettiği zulüm onun ışını bitirdi.

Zalimlerin zulmü, karanlık bir kuyudur. Alimler böyle demişlerdir.

Zulüm sahiplerinin kuyusu korkunçtur. Hakk'ın adaleti onları tekrar tekrar helak eder.

Ey makam sahibi! Eğer bir zulümde bulunursan o senin karanlık kuyun olur.

İpek böceği gibi kendi etrafını sarma. Bazen kendi hallerini ölç.

Zayıf kulları sen kimsesiz sanma. Kur'an'da ''İza-cae nasrullahi, Allah'ın yardımı ve zafer gelince...''suresini hatırla.

Sen fil olsan da, düşmanı zayıf görme. Allah sonra Ebabil kuşlarını gönderir.

Yerde bir mazlum aman dilese, gökte melekler harekete gelir.

Sen onu ısırıp kana bularsan bu, dişlerinin hastalanıp ağrımasına sebep olur.

Arslan kuyuda aksiyle yüz yüze gelince, hakikatte kendi nefsine düşman oldu.

Kendi aksini düşman zannetti. Kendi kendisine ölüm kılıcı çekti.

Nice zalimden sana zulüm geldiyse bir bak, o senin kendi işindir.

Nifak, zulüm hışım ve gururun bulunduğu senin varlığın, zalimde aksetmiştir.

O zalim sensin. Hata edip kendine lanet etmedesin.

Sendeki kötü işler, açıkça görülse şüphesiz sen, kendi kendine düşman olurdun.

Ey gafil! Kendine saldırmakta bil ki o arslana benzedin.

Kendi kuyunun derinliğine erişsen, o seni sırlarına agah eylerdi.

Arslan, kuyuda gördüğü benzerini başkası zannetti. Kendisi olduğunu bilmedi.

Bir zayıfın dişini kıran, o yanlış gören arslana benzer.

Ey başkasının yüzünde çirkin bir ben gören, yazık ki o ben senin yüzünden akseder,

''Mümin, müminin aynasıdır.'' Bu söylediğin Peygamberin söz hazinesindendir.

Mavi bir şişeden baktın. Bu sebeple baştan başa alemi mavi renkte gördün.

Eğer pencerenin camı mavi olsa, güneş ışığının rengi de ona bağlıdır.

Bu mavi renk senin eserinledir. Kötülüğünü bil, başkalarını kötü görme.

Mümin, Allah ateşiyle bakmamış olsaydı ona, gayb alemi görünmezdi.

Fakat sen, Allah ateşiyle baktığından iyi ile kötüyü ayırmada şaşırmışsın.

Azar azar ateşini nura çevir. Ta ki Cenabıhakk ateşini nur eylesin.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!