Mevlana Mesnevi yazı dizisi - 49

 Papağanın, Hind papağanlarının hareketini işitip kafeste ölmüş gibi yapması, tacirin onu ağlatması

Tacirin papağanı, öteki papağanın yaptığını işitince hemen o an kendinden geçti.

Efendisi papağanın bu halini görünce yücelik külahını yerlere çaldı.

Bu vaziyet onu şaşkın bir hale koydu. Üzüntüyle yakasını yırttı.

Ve dedi ki, ''Ey güzel ve hoş sözlü papağan! Sana ne oldu? Niçin bu hale düştün?''

''Ah eyvah, ey benim hoş sesli kuşum! Ruhumun şarabı, çiçeğimin bahçesi.''

''Eğer Süleyman bu kuşu tanısaydı, başka kuşlarla oturmazdı.''

''Vah yazık, o bana ucuza mal olmuştu. Şimdi tersine döndü. Bu bana can derdi oldu.''

''Ey dil! Senin bana zararın çoktur. Söyleyen sensin. Sana açıkça bir söz yok.''

''Ey dil! Sen hem şimşek, hem de harmansın. Ateşinle harmanımı mahvettin.''

''Şüphesiz sen ne dersen onu bu can yapıyorsa da yine gizlice senin yüzünden feryat etmededir.''

''Ey dil! Sen hem tükenmez bir hazine, hem de devasız bir dertsin.''

Hem kuşlar için hile ıslığısın, hem de ayrılık derdinin dostusun.''

''İnsanın, hem zulmet ve küfranısın, hem de dostların rehber ve delilisin.''

''Ey aman vermeyen, sen yayını beni öldürmek için germişken ne vakte kadar aman verdin?''

''İşte şimdi benim kuşumu uçurdun, canımı, gönlümü incittin, kafi artık.''

''Adalet göster veya bana şifa verici bir cevap ver. Yahut da beni sevinçle neşelendir.''

''Eyvah, benim karanlığı yakan sabahım. Eyvah benim nurlu sabahım.''

''Ah benim uçuşu güzel, sondan başlangıca kadar uçan kuşum.''

''Cahil ebediyen mühnete aşıktır. La uksimu suresinden Fi kebed'e kadar oku.''

''Senin yüzünün nuruyla ben gamdan kurtulmuş, senin ırmağında köpükten arınmış idim.''

Bu eyvahlar, onu görmenin hayal olması ve vücut nakdinin eksilmesindendi.

Papağanın ölümü Hakk'ın emriyle oldu. Hükümi lütuf ve ihsan O'nundur.

Gayret odur ki, O'ndan cihan yok olur. O'nun vasfı, anlatma hududunun dışındadır.

Ah, gözyaşlarım bir derya olsa da sevgilimin yolunda baştan başa saçsam.

Ey benim akıllı papağanım, düşünce ve sırlarımın tercümanı ah!

Bana kısmet olanı bilemedim. Onun hizmet ve hakkına riayet edemedim.

Öyle bir papağan ki sesi hep vahiydi. Onun başlangıcı ezel başlangıcı oldu.

O papağan sende gizli değil midir? Şunda bunda onun aksini gördüm.

O seni dertlendirdi, sen ondan sevinirsin. Zulmeder, sanki sana bu adalet gibi gelir.

Sen, ten için canını yaktın. Canını yakarak bedenini aydınlattın.

Ben yandım. Yanmış arayana işte ben varım. Çer çöpü benimle tutuştursun.

Yanmış, (kav) bir daha yanar mı? Yanmış yanmışa talip olur mu?

Eyvah! eyvah! Nimet güneşim bulut ile örtüldü.

Artık bahse devam edilemez. Gönül ateşi şiddetlendi. Ayrılık arslanı kükredi ve kan dökmeye başladı.

O ayıkken böyle sarhoş. Ya eline kadeh alsa hali ne olur? Gör!

Öyle sarhoş bir arslan ki onu anlatmak imkansız. Onun hali alemi birbirine katar.

Ben kafiye düşündükçe sevgili, ''Senin işin ancak benim yüzümü düşünmek olsun'' der.

Düşünce sayfasına kafiye yazma. Saadet düzeni için kafiye sensin.

Sana kelime düşünmeye izin yok. Söz, üzüm bağının çöpten ve dikenden duvarıdır.

Harfi, sesi ve sözü ortadan kaldır ki, onlardan ayrı olarak mana sana erişsin.

Ey cihanın esrarı olan sevgili! Ademden bile gizlediğim sırrım sana açıldı.

O gerçek ki, Halil'e gizliydi. O gam ki onu Cebrail bilmezdi.

Isa'nın bahsetmediği o sıri Hakk'a mahsus oldu.

Ma sözü lügatte müspet ve menfi manayadır. Ben isbat değilim, zatsız ve nefyim.

Varlık, ancak yok olmakladır. Mutlak varlık kimse ile değil, kimsesizlikledir.

Bütün padişahlar, kendilerine kul olanın kuludur. Bütün mahlukat kendileri için ölene ölürler.

Bütün padişahlar kendilerine alçalana alçalırlar. Bütün mahlukar kendilerine sarhoş olanın sarhoşudur.

Avcılar, kuşu avlamak için onlara av olurlar.

Güzeller aşıkların esiridir. Onlar aşıklar için canlarını verirler.

Her kim aşık ise onu maşuk bil. Zira aşık ve maşuk birbirinden ayrılmaz.

Gerçi susamışlar suya talip iseler de, suyun aradığı da susamışlardır.

Mademki aşık odur, sen sus! Mademki kulağını çekiyor, sen kulak kesil!

Selin önünü kes. Yoksa o coşunca bağ bahçe her taraf viran olur.

Benden viran olmak tasası var sanma. Zira viranelerde sultanların hazinesi bulunur.

Hak'la gark olan daha ziyade gark ve can denizinin dalgaları gibi alt üst olmak ister.

Denizin dibi mi daha iyidir, yoksa üstü mü? Ok mu senin için daha cazip, yoksa siper mi?

Ey gönül! Zevki ve belayı aynı görmeyen, vesveseden parça parça olsun.

Maksadın şekerden tatlı olsa o, sevgilinin isteksizliğinden daha acıdır.

Sevgilinin her yıldızı yüzlerce hilalin kan bahasıdır. Bütün alemin kanını dökmek ona helaldir.

Kanımızın bahası bize nimet mercii oldu. Bu yüzden can feda etmeye koştuk.

Aşıkların hayatı ölümdedir. Senin için, gönül vermekten başka bir şan yoktur.

Ben rızasını istedim. Sevgiliyse istağna rengini bahane etti.

Dedim: ''Akıl ve can hayretle gark oldu.'' ''Var git, bana efsane okuma'' dedi.

Ben: Senin düşüncen nedir? Sevgiliyi gözün nasıl gördü? Bilmiyorum.

Ey alçak ve ağır canlı! Onu hor görüyorsun. Galiba çok ucuz değere aldın.

Bir şeyi ucuz alan ucuza verir. Çocuklar, inciyi somun ekmeğe değişir.

Ben öyle bir aşka dalmışım ki, evvelkilerin de, sonrakilerin de aşkı onda gark olmuştur.

Ben bu aşkı tamamen değil, kısaca anlattım. Yoksa ağız ve dil kalmaz, yanardı.

Dudak versem kastettiğim sahil; hayır dersem maksadım ancak, evettir.

Aşkın lezzeti kulağımı tıkadı. Sözün çokluğundan dolayı susmaktayım.

Ey agahlar! Gönül şadlığının şevkini somurtma perdesi altında gizledim.

Bu söz, her kulağa layık değildir. Onun için yüzlerce Ledün sırrından ancak biri söylenildi.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!