Mevlana Mesnevi yazı dizisi - 50

 Hakim Senai'nin ''Yoluna engel olan şey, ister küfür sözü olsun, ister iman...Seni dosttan uzak düşüren o nakış, ister çirkin olsun, ister güzel, ikisi de birdir...'' sözünün anlatılması ve Hazret-i Rasul-i Ekrem Aleyhisselavatü Vesselam'ın, ''Sad kıskançtır. Ben Sad'den kıskancım, Allah benden de kıskançtır. Kıskançlığından dolayı gizli ve aşikar bütün kötülükleri haram kılmıştır'' hadis-i şerifinin manası

Hakk'ın kıskançlığı hepsini geçtiği için bütün alem kıskanç olmuştur.

Kıskançlık ruh, cihan da beden gibidir. Gövdeye her iyi ve kötü ruhtan gelir.

Kimin namazda mihrabı Hakk'ın zatı olursa, artık onun iman tarafına yönelmesi ayıptır.

Padişahın elbisecisi olan kimsenin padişah için ticarete kalkması bir hüsrandır.

Sultan ile beraber oturanın sultan kapısında oturması onun değerini alçaltır.

Bir kimse için padişahın elini öpmek mümkünken ayak öpmeyi tercih etmesi günahtır.

Gerçi ayağa baş koymak da bir hürmettir, ama el öpmeğe nazaran o bir zillettir.

Şaha yakın olanın zilleti tercihi onun kıskançlığına sebep olur.

Hakk'ın kıskançlığı buğday, halkın gayreti ise harmandaki saman gibidir.

Kıskançlığın aslı Hakk'a mahsustur. Şüphesiz halkın gayreti de O'nun feri'idir.

Bunu anlatmak yeter. Ağlayıp inleyerek, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan sevgiliye yalvar.

Ağlayıp inle, zira O'na bu ıstırap hoş geliyor. Hatta bunun için iki alemi de terke değer.

Onun vasfını duyanın ağlaması ve sarhoşlar halkasının şerefi olması lazım.

Günün ve visalin parıltısı ışıksız olunca kederin siyah örtüsüyle gece gibi karardım.

O cefa etse de bu benim için bir safhadır. Gönül inciten sevgiliye can feda olsun.

Ben, aşk yüzünden dert sahibi olmaya razıyım. Ta ki O'nun rızasını kazanayım.

Göz denizlerimin incilerle dolması için gam toprağını gözüme sürme yaptım.

Halkın O'nun yolunda döktüğü yaşlar incidir, gözyaşı değil.

Beni canın canından şikayetçi sanma onu anlatmadayım.

Görünüşte gönül mahzun olursa da, o bundan sevinçli ve memnundur.

Ey doğruların başı doğru ol! Baş köşe sensin. Ben kapında eşiğim.

(Mana aleminde) baş köşe ve eşik nerededir, söyle? Çünkü orada biz ve ben yoktur.

Eğer ruh biz ve ben bağından kurtulmuşsa erkek ve kadında muteber olur.

Birler yok olup gizlenince, erkek ve kadın hep birdir ve o birde sensin.

Ben ve biz, sıfatının eserleri ve cümle kainat O'nun varlığını nurunun ziyasıyla ezildi.

Ben ve sen'ler hepsi bir can olup, neticede sevgilide gark olurlar.

Ben ve sen, ''Kün (Ol)!'' emrinin sırrının mazharı oldu. O'ndan sese ve söz vardır sanma.

Ten gözünde görüş mümkün müdür? O'nun hayalinde sevinç ve üzüntü var.

Neşe ve kedere bağlayan hiçbir gönül, görülmeye layık değildir.

Keder ve neşeye bağlanmış olan bu iki ödünçle yaşar.

Ey gönül! Yemyeşil aşk bahçesinin meyvesi sadece keder ve sevinç değildir.

Şüphesiz aşık bu iki haletten de uzaktır. Aşıklar baharsız, hazansız daima yeşil ve tazedir.

Ey güzel yüzlü! Güzelliğin zekatını ver. Aşıkın ruhuna ihsanda bulun.

Büyücü gamzeler, adeti üzere gönülde yeni yeni yaralar açtı.

O gamzeye (yan bakışa) gönül kapımı helal ettim. O ise istiğnadan usanmakta.

Mademki gönüllerin feryadından kaçıyorsun, öyleyse bu cevri arttırman nedir? 

Güneş, her sabah doğudan görününce senin güzelliğin kaynağından nur alır.

Şarap renkli dudaklarının tadına kıymet biçilmeyen sevgili! Aşıkına bahaneler bulma.

Ey bu köhne cihana taze bir can olan! Gönülsüz cansız tenden çıkan feryadı duy!

Allah rızası için gülü anlatmayı bırak da, gülden ayrılan bülbülden bahset.

Bizim aklımız vehim ve şüpheden kurtulmuştur. Coşkunluğumuz gamdan ve neşeden değildir.

Bu başka bir haldir ki nadir bulunur. Münkir olma, Allah kudret sahibidir.

Sen bu hali insan haline kıyas etme. Lütuf ve cevirden korkma.

Lütuf ve ihsan, hüzün ve gam fanidir. Hak onların hepsine varistir.

Sabah oldu,ey sabahın koruyucusu! Hüsameddin'den özür dile!

Akl-ı küllün özür dileyeni, ruhların ruhu ve halkın canının parlaklığı sensin.

Sabahımız senin nurunun feyzine bağlı. Biz sabahleyin senin Hallac-ı Mansur (yardım edilmiş, muzaffer) şarabını içmekteyiz.

Bizi böyle mest eyleyen senin nurunun feyzidir. Şarap kimdir ki bu coşkunluk ondan olsun!

Şarap köpürmekte bizim coşkunluğumuzun, felek de hareket eden aklımızın yoksuludur.

Şarap bizden sarhoş oldu, biz ondan değil...Su ve çamur bizden şekil buldu.

Biz an gibiyiz. Bedenler de mum misali. Onda görünen nakış ve resimler bizdendir.


Tacirin hikayesinin kalan kısmı

Söz uzadı artık bu bahis yeter. Tacirin halinin sonunu anlat.

Tacir, ayrılık ateşi içinde boyuna karmakarışık sözler söylüyordu.

Gah tenakuza düşüyor, gah naz ve niyaz eyliyor. Bazen hakikat sevdasını, bazen mecaz aşkını söylüyordu.

Her kim denize düşerse boyuna her yosuna elini uzatır.

Tehlikeli bir yerden geçen, elini ayağını başına siper eder.

Sevgili bu çabalamadan memnundur. Onun için boş yere çalışmak bile uykudan iyidir.

Padişah olan işsiz değildir. Hasta olmayanın inlemesi şaşılacak şeydir.

Ey oğul! Onun için Allah, ''....O, her gün bir iştedir'' dedi.

Taat ve ibadet ile meşgul ol. Ta son nefesine kadar bu yoldan ayrılma.

Zira sana Hakk'ın ihsan ve keremi erişir de son nefesin başka bir nefes olur.

Ruhun çalışması aydın gönüldedir. Can şahının (Hakk'ın) gözü ve kulağı pencere (gönül) dedir.


Tacirin, ölmüş görünen papağanı kafesten çıkarması ve onun kanatlanıp uçması

Ağlayıp sızlanmadan sonra tacir, kuşu kafesten dışarıya attı. Papağan uçarak bir dala kondu.

Sanki güneşin şarktan doğuşu gibi ölü papağan da öyle süratle uçtu.

Tacir, kuşun bu yaptığına hayran oldu. Çünkü daha önce onun sırrına vakıf değildi.

Ona dönüp, ''Ey bülbül! Bana bu hali biraz açıkla.''

''Hindistan'daki papağan ne yapmıştı ki sen onu öğrendin. Oyununla bizi yaktın'' dedi.

Dedi ki, ''O papağan hapisten, esaretten nasıl kurtulacağımı bana nasihat etti, gösterdi.''

''Senin mahkumiyetin konuşmandan dolayıdır dedi. Ölmüş gibi görünmekle ikaz etti.''

''Ey avama da havasa da nağmeler tartan! Ölmüş görün, senin için kurtuluş budur, dedi''

Tane olsan kuşlara yem olursun. Gonca olsan çocuklar yolarlar.

Taneyi gizle, tamamen uzak ol. Goncayı sakla, dam üzerindeki ot ol.

Kim güzelliğini mezada çıkarır, teşhir ederse, yüzlerce kötü kaza gözünü açar.

Kem göz, hışım ve hadsiz hesapsız kıskançlıklar onu ızdırap selinde boğar.

Düşmanların kıskançlığı onun hasetten çatlatır, dostların rağbeti de ıslahına mani olur.

Bahar mevsiminde ekinden habersiz olanın yanında, bu zamanın değeri yoktur.

Daima Hakk'a sığınmak lazımdır. Zira ruhlar onun lütfu keremini ümit ederler.

Hak'tan sana bir himaye erişirse, su ile ateş askerin olur.

Deniz, Nuh ve Musa'ya bu yüzden dost oldu ve düşmanlarını mahv eyledi.

Ateş, Nemrud'un zilletini anlatmak için İbrahim'e bir kale oldu.

Bir güruh suikast edince dağ, Hazret-i Yahya'yı yanına çağırdı.

''Ey Yahya! Bana gel, seni kılıçlardan koruyayım'' dedi.


Papağanın tacire veda edip uçması

''Ey efendi! Elveda, işte ben gidiyorum. Sen de bir gün vatanına gidersin.

''Ey efendi elveda, sen bana merhamet ettin. Beni karanlık bağdan kurtardın.''

Papağan nazikane bir iki öğüt verdikten sonra. ''Selam sana, ayrılık zamanıdır'' dedi.

Efendisi ona, ''Allah selamet versin, git. Sen bana yeni bir rehber oldun'' dedi.

Tacir kendi kendine dedi ki, ''Bu öğüt sana kafidir. Bağdan kurtulmak için ona uymak gerek.''

''Benim ruhum o papağandan daha aşağı değil. Can, bundan hisse almak ister.''




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!