Mevlana Mesnevi yazı dizisi 83

 Bir sağırın, hasta komşusunun hal ve hatırını sormaya gitmesi

Bir sağıra, ''Şimdi senin bir komşun hasta oldu'' dediler.

Sağır kendi kendisine dedi ki, ''Bu ağır kulaklı sağır onun sözlerini nasıl duyabilir?''

''Üstelik hastanın sesi de zayıf çıkar. Lakin çaresiz gitmek de lazım.''

''O dudaklarını hareket ettirdikçe, ben de sözlerini tahmin ve zanla ölçer, anlarım.''

''Ben ona,- ''Nasılsın?- dedikçe o, -Allaha hamd olsun, iyiyim- der.''

''Şükreder, sonra yiyip içtiğini sorunca, mercimek çorbası veya şerbet içtiği mealinde bir şey söyler.''

''-Afiyet olsun!- der ve hekimin kim olduğunu sorarım. Elbette o terbiyeli komşu bana- Falan kimsedir- der.''

''Ben de, onun ayağı mübarektir. Gittiği yerde hastalık yok olur.''

''Biz onu denedik, çok iyidir. Nereye vardıysa maksat hasıl oldu'' derim.

O tecrübe sahibi bu cevapları gönlünde tutarak hastaya gitti.

Halini sordu. Hastanın, ''Ölü gibiyim! demesine şükredince hasta üzüldü.

Sağırın söylediği sözlerden hastanın gönlünde diğer bir sıkıntı hasıl oldu.

Ne yediğini sorunca. ''Yılan zehri! dedi. Sağır da ''Ziyade afiyetler olsun'' dedi.

Sonra, ''Hekimlerden acaba tedavi için gelen kimdir?'' deyince,

Hasta, ''Azraildir! Ey adam! Var git'' dedi. Sağır da ''Onun işi gayet mübarektir'' dedi.

Hastanın yanından sevinçle çıktı. Bir müddet, ''Hal hatır sordum'' diye şükretti.

Hasta ise, ''Bu can düşmanımızmış, kötü niyetli bir komşuymuş, bilmiyordum'' diyordu.

Hastanın gönlüne, gücenikliğine dair haberler göndermek geliyordu.

Kötü bir yemek yiyen onu tamamen çıkarıncaya kadar uğraşır.

Öfkeni tut. Onu kusma ki, ta mahşerde itibarlı olasın.

Hasta sabırsız olmuş, bu yüzden huyu sertleşmişti. Diyordu ki, ''O saçma sapan konuşan, acaba nerede?''

''O herifin sözlerine karşılık vereyim. O zaman halim yoktu.''

Hastaya hal hatır sormak, teselli içindir. Bu ziyaretse sıhhatin düşmanı oldu.

''Düşmanını zayıf ve halsiz görünce, hastalığından gönlü sakinleşti.''

İbadete koşan niceleri vardır ki, sadakatleri olmadığı halde sevap umarlar.

Günahta o taat gizleniştir. O bulanık (üzüntü) tır, sen onu saf (zevk) sandın.

Sanki sen de o sağır gibi oldun. Tersine hali iyadet sanmıştı.

O, ''Bu şekilde konuştum, komşuluk hakkını eda ettim'' diye sevinmişti.

Halbuki kendisi için ateş alevlenmiş, hastanın gönlünü de yakmıştı.

Yaktığın ateşten sakın. Günah, onun şiddetini arttırır.

Bir riyakara Hz Peygamber, ''Namazını yeniden kıl, zira bu kıldığın kabul olmaz'' dedi.

İşte bu korku ile ey medhedici! Her namaz kılanın yalvarması, ''Rabbim! Bizi doğru yola hidayet et'' tir.

Ya Rab! Benim namazımı kabul et. O sapıtmış riyakarlarınki gibi olmasın.

Sağırın caiz gördüğü kıyas yüzünden on yıllık sohbeti havaya gitti.

Hususiyetiyle aşağılık duygusunun kıyası olursa o vahy için haddi aşmış olur.

His kulağın sözü anlayabilirse de bil ki, gaybe ait kulağında sağırlık vardır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!