Mevlana MEsnevi yazı dizisi - 55

 Hz Ayişetü's- Sıddıka'nın (Allah ondan razı olsun) Nebiler Sultanı (sav) Efendimizden, ''Bugünkü yağmurun sırrı nedir?'' diye sorması

Kemal kutusunun incisi Ayişe, Hz Peygamber'e,''Ey ilahi ilmin vakıfı! Bugünkü yağmurun hikmeti nedir?''

''Acaba bu rahmet yağmuru muydu, yoksa Hakk'ın bir adeti ve tehdidi miydi?''

''Bu yağmur, dünyanın bahar lütuflarından mı, yoksa güz mevsiminin afetlerinden mi?'' diye sordu.

Hz Peygamber, ''Bu yağmur, insanın yaratılışında olan gamı teskin için yağmıştır'' buyurdu.

İnsan eğer o ateş ile kalsaydı gönlü, kederden baştan başa harap olurdu.

O zaman bu dünya viran olur, insanlar emelsiz, hırssız, şaşkın kalırlardı.

Dünya işlerinde gaflet, yardımcısıdır. Akıllı kimseler dünya uyanıklığına rağbet etmezler.

Asıl uyanıklık öteki alemdendir. O galip gelirse bu cihan alçalır.

Akıllılık güneştir, hırs ise buz. Akıllılık sudur gaflet ise kir.

Vakti geçip ihtiyarlayınca düşkünlük, can doğanına sızıntı gelmekte.

Eğer sızıntı ( uyanıklık ) çok olsaydı, kimsede kusur ve hüner kalmazdı.

Bunun sonu gelmez, bu bahis tamamlanamaz. Söz yine ihtiyar çengiye gelsin.


İhtiyar çenginin hikayesinin devamı ve kurtuluşu

O öyle coşkun bir çalgıcıydı ki sesi halkı şevklendirir, hayale daldırırdı.

Nağmesinden gönül kuşu uçar, feryadından canın idraki hayrete düşerdi.

Vakti geçip ihtiyarlayınca düşkünlük, can doğanını sinek avcısı etti.

Sırtı, küp sırtı gibi kamburlaştı. Gözlerinin üstünde kaşları sanki eyer kuskunuydu.

Cana can katan sesi yürek tırmalayıcı olmuş, herkesi sıkmaya başlamıştı.

Zühre yıldızını bile kıskandıran o eşsiz sesi, kart eşeğin sesine benzedi.

O güzel nerdedir ki bir gün çirkinleşmenin acısını çekmesin? Yıkılıp alt üst olmayan bir tavan var mı?

Ancak, onlar seçkin azizlerdir ki nefesleri, Sur'un sesine yakındır.

Gönülleri öyle bir gönül ki kalpler ondan sarhoş. Öyle bir yokluk ki varlık onlarla güzel!

Her fikir ve sesin kehribarı (çekicisi) ; ilhamın, vahyin ve sırrın kaynağı onlardır.

Çalgıcı ihtiyarlayıp kuvvetten düşünce bir dilim ekmeğe muhtaç hale geldi.

Dedi ki, ''Ey kerem sahibi Allah'ım! Bana uzun bir ömür verdin. Bu değersize birçok ihsanlarda bulundun.''

''Yetmiş yıl isyan ettim. Bir gün rızkımı kesmedin.''

''Bugün bir kazancım yok. Sana misafirim. Çengimle senin için ağlayacağım.''

Allah'ı zikir ederek çengini aldı. Medine kabristanına vardır.

''Allah'dan telin bedelini (bahşişini) talep edeceğim. Hak temiz gönülleri gamdan kurtarır'' dedi.

Çengini çalıp pek çok ağladı. Onu yastık yapıp yere uzandı.

Can kuşu uykuya meyletti. Çeng de, çengi de korkusuzca uykuya vardılar.

Bedeni cihan kaygısından azat oldu. Can sahrasını ve ülkesini dolaştı.

''Ah! Bir şey denmeden burada kalsam'' diye gönlüne bu macera düştü.

''Bu bahçe ve bahar cana ne hoş! Bu gayb ülkesindeki lalelik ne güzel!''

''Kanatsız ve ayaksız sefer eder; dudaksız, dişsiz şeker yerdim.''

''Gönül ve baş rahatlığı içinde zikreder, düşünür ve gök sakinleri ile şakalaşırdım.''

''Gözüm kapalı bu alemi görsem, elsiz cennet güllerini toplasam...''

Bal deryasına veya, Eyüp PEygamberin içip yıkandığı pınara dalmış bir su kuşu gibiydi.

Orada Eyüp Peygamber, baştan ayağa kadar yıkanıp hastalıklardan kurtulmuş, nura garkolmuştu.

Mesnevi'nin hacmi, gökler kadar da olsa bu manevi sır ona sığmazdı.

Gök ve yerin genişliğine rağmen darlıktan kalbim parça parça oldu.

Bu rüyada gördüğüm cihan, şüphesiz kanadımı açtı.

O cihanın yolu aşikar olsaydı, bu cihanda pek az kimse az bir müddet kalırdı.

İhtiyara, ''Madem ayağındaki dikeni çıkarmak lazım, o tarafa meyletme'' diye emrolundu.

Kudret sahibi Hakk'ın ihsanına kavuşmak için ihtiyarın ruhu orada duraklamaktaydı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!