Mevlana MEsnevi yazı dizisi- 37

 *Tavşanın arslana gitmekte gecikmesi, onun için hile düşünüp tedbir alması

Tavşan, arslana gitmekte bir müddet gecikti. Sonra onun bulunduğu tarafa yöneldi.

Bu yüzden zavallıcık geç kalmıştı. Arslan da kibir ve öfke içinde kükrüyor.

Diyordu ki, ''Ben biliyordum. O alçakların sözü gevşek ve hamdır. Bu bela getirir.''

''Lafla yüz hile ve sihir yaptılar. Bu alçak felek ne vakte kadar beni aldatacak.''

Zayıf düşünceli emirin hali zordur. Önünü, arkasını düşünmeyen bedbaht olur.

Yol düz ama, altında tuzaklar var. Sözler tamamsa da manası eksik.

Sözler ve isimler tuzak gibidir. Tatlı sözler ömür suyunun kumudur.

Öyle kum ki, o suyun kaynağıdır. Git onu iste, zira o çok az bulunur.

Ey oğul, o kum Allah eridir. Hakk'a ulaşmakta o kendinden ayrılmıştır.

Onlarda dinin tatlı suyu coşar ve talihlerine hayat bahşeder.

Allah erinden başkasını kuru kum bil. Muttasıl o senin ömür suyunu yok eder.

Hakim olan kişiden hikmet iste ki, onun faziletiyle görücü ve çok bilici olasın.

Hikmeti arayan onun kaynağı olur. Hikme sana sebebi terk ettirir.

Koruyanın levhi, levh-i mahfuza döner. Aklın ruhtan hüner öğrenir.

Gerçi başlangıçta akıl muallimdi. Sonra akıl üstatken ona talebe olur.

Akıl, Cebrail gibi, ''Bir adım daha gitsem bu kol, kanat yanar!''

''Sen bana bakma yürü, geç! Benim için daha ileri yer yok'' der.

Şükür ve sabırdan güçsüz düşen kimse, cebrin ayağını yakalamış olur.

Her cebri, kendini hasta gibi gösterir. Bu hastalık onu körleştirir.

Peygamber, ''Yalandan hasta olanın şüphesiz ruhu ve bedeni hasta olur'' dedi.

Cebrin manası, kırığı sarmak veya kopmuş damarı bağlamaktır.

Bu yolda ayağın kırılmadığına göre, böyle maskaraca ayağın niçin sarılıdır?

Çalışma yolunda ayağı kırılan, Burak üzerinde yükseklerde oturur.

O dini yüklenmişti. Artık kendisi yüklenildi. Emir kabul ediciydi, kabul edilen oldu.

Zira padişahın emrini kabul ederdi. Bundan sonra da asker, onun emrinin hükmünde.

Önce yıldızı ona tesir ederken sonra o yıldızlara emir oldu.

Kalbin, tereddüdün yolu olursa, sende Şakk'l-Kamer (ayın bölünmesi) mucizesi şüphesi de vardır.

Ey arzu ve hevesleri gönlünde , dilinde tazelendiren sen, kalbinde imanını tazelendir.

Tazelenen arzu ve heves, imanı zayıflatır. Bu hevesten hakiki sadakat kilidi olmaz.

Sen bakir sözü (Kur'an'ı) tevil ettin. Onu değil, kendini tevil et.

Arzuna göre Kur'an'ı tevil etme. Bu teville yanlış yere, onun manasını tahrif ettin.


*Bir sineğin, yanlış bir zanla kendini güzel görmesi ve kararsızlığını tevili

Senin halin heveslerine tabi, kendini bir şey zanneden o sineğe benzer.

O, şarap içmeksizin coşup sarhoş olmuş; varlığının zerresini güneş sanmıştı.

Doğan kuşlarının vasfını işitip, ''Şüphesiz ben de zamanın Ankasıyım'' demişti.

O sinek, eşek sidiğindeki saman çöpünde bir gemici gibi hevesle başını kaldırmış:

''Gemiyi ve denizi ben nice zamandır düşünür dururdum.''

''İşte gemi, işte derya, işte ben de bir gemici olup dümen tutmadayım.'' dedi.

Salını derya üzerine salmıştı. Ve o derya gözüne hudutsuz görünüyordu.

Ona göre sidik, hudutsuz ve derin bir deniz oldu.

Onun alemi, gözünün gördüğü kadardı. Öyle gözün denizi de bu kadar olur.

Batıl tevilci sinek gibidir. Eşek sidiği ve saman çöpü tasavvuru onun vehminden ibarettir.

Sinek, tevili terk edebilse, talihi onu, Hüma ile beraber uçurur, onun gibi kutlu kılardı.

Bu ibret sözü sinekte olmaz. Onun ruhu, surete layıktır zannetme.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!