Mevlana Mesnevi yazı dizisi 60

 Bedevinin karısına, ''Fakirlere horlukla bakma. Allah'ın işlerine tam bir iyi zanla bak, kendi nasipsizliğinin evhamı ile yoksulluğu ve yoksulları kınayıcı olma'' diye nasihat etmesi

Kocası dedi ki, ''Ey hatun! Sen kadın mısın, yoksa hüzünler babası mı?''

''Mal ve para baştaki külah gibidir. Ancak keller külaha sığınır.''

''Saçı güzel ve kıvırcık olan külahsız da güzeldir.''

''Arif kimse göz gibidir. Kapalı göz onu da kapalı eyler.''

''Bir esirci, esiri satarken kusurları örten elbisesini çıkartır.''

''Esirin bir kusuru olsa onu nasıl soyar? Belki elbise içinde gizler.''

''-Bu, soyunmaktan utanır. Vücudu tertemizdir. Kusurlu sanmayınız- der.''

''Gerçi zengin kulağına kadar kusur içine dalmışsa da onun malı ayıbı örter.''

''Tamahkar onun kusurlarını görmez, gönüllerin bendi tamahtır.''

''Fakir altın gibi bir söz söylese onu takdir parasına layık görmezler.''

''Fakirliği, dervişliği kör ne anlar. Yoksula hakaretle bakma.''

''Dervişlerde mal ve mülk vardır sanma. Onlar, Celal sahibinin ihsanına gark oldular.''

''Hak Teala adildir. Aşıklara zulmeder sanma.''

''Haşa, birine servet, kudret ihsan edip diğerine suç yüklerler mi?''

''Onu yakınca kim, haşa,- Allah niye yaptı?- diye düşünebilir?''

''Fakirlik övüncümdür'' hadisi manasız değildir. Onda binlerce yücelikler gizlidir.''

''Hışımla bu hakire lakaplar taktın. Ben sevgilim kabul ettikçe seni, sen bana yılancı dersin.''

''Yılan tutsam dahi dişlerini çekip onun canını yakalanmaktan ve zarardan korurum.''

''O dişler, onun canının ve derisinin düşmanıdır. Bu bilgiyle düşmanları da kendime dost eylerim.''

''Ben tamahtan büyü yapmam. Tamah çantasını baş aşağı çevirmişim.''

''Allah saklasın, benim halktan bir tamahım yok. Gönle sakınmak kanaatten gelir.''

''Sen armut ağacında öyle görüyorsun. Aşağı insen şüphen kalmaz.''

''Dönmekle başın döner. Döneni ev sanma, sensin.''


Herkes ne makam ve ne meşrepte ise herkesi de kendisi gibi görür. Mesela mavi cam güneşi mavi ve kırmızı cam da kırmızı gösterir. Hepsi vak'aya aykırıdır. Lakin renksiz camın beyaz ve berrak gösterip gerçeği diğer camlardan daha doğru belirttiği için cümlesinin imamı olması

Alçak Ebu Cehil, o ayı görünce, ''Beni Haşim'de çirkin birisi'' dedi.

Hz Peygamber ona, ''Her ne kadar sözünde ve işinde doğru değilsen de bu sözünde haklısın'' dedi.

Hz Ebu Bekir o ayı görünce, ''Ey şah, doğunun ve batının nuru ve değeri sendedir'' dedi.

Hz Peygamber ona da, ''Ey sadakatin en yüksek noktasının parlak yıldızı! Sen de haklısın'' dedi.

Orada bulunanlar, ''Ey yaratılmışların en hayırlısı, iki zıddı da riyasız doğruladın'' dediler.

Peygamber, ''Ben temiz ve berrak bir aynayım. Türk ve Hindu (güzel ve çirkin) bende kendisini görür'' dedi.

''Ey kadın! Bende sen bir tamah gördünse bu kadınca arayıştan sakın.''

''O tamaha benzerse de gerçekte rahmettir. Sen onu tamah sanma, o bir nimettir.''

''Sen fakirliği bir iki gün dene de ondaki sonsuz zenginliği gör.''

''Yoksulluğa sabret. Gam, keder çekme. Zira Celal sahibi Allah onu aziz eyledi.''

''Kanaatte ekşi yüzlü olma. O bal denizine gark olmuş canları gör.''

''Nice yüz bin mihnet çeken can, gül gibi gülbeşekere karışmış.''

''Yazıklar ki, sende anlayış olsaydı canda gönül şehri zahir olurdu.''

''Bu söz can memesinde süttür. Tadı almayınca (emen olmazsa) tesirsiz bir süttür.''

''Dinleyen istekli (susuz) ve arayıcısıysa ölü vaiz bile konuşur.''

''Dinleyen bıkmamış, usanmamış olursa, dilsizler dahi söylemeğe başlar.''

''Zira içeriye namahrem girince, harem halkı yüzlerini örterler.''

''Mahrem birisi gelecek olsa kendisini gizlemiş olanlar örtülerini açarlar.''

''Dünya için yapılan bütün süsler hep gören göz içindir.''

''Çengin, udun tiz ve pes sesleri hiç sağır kulağa gider mi?''

''Cenabıhak yerle göğü ve onların arasında ateşle nuru yaratmıştır.''

''Miskin kokusunu, duyanlar için yarattı. Kabiliyetsizlerin ondan nasibi yoktur.''

''Hak yeri, yerdekilerin yurdu; göğü de göktekilerin meskeni eylemiştir.''

''Aşağılık kimse, yüksekliğe düşmandır. Her yerin bir müşterisi vardır.''

''Ey giyinip örtünmüş olan kadın! Sen hiçbir kör için kalkıp süslendin mi?''

''Dünyayı incilerle doldursam, kısmetin yoksa ne faydası var?''

''Ey kadın! Yolumu kesme, benimle mücadeleyi bırak. Yoksa ayrılığa sebep olursun.''

''İyiyle de, kötüyle de savaşmak benim işim değil. Gönül, barıştan bile korkar oldu.''

''Eğer susmazsan bundan sonra evi barkı terk eder giderim.''

''Ayakkabı dar olursa yalınayaklık hoştur. Vatanda savaş olursa gurbet daha iyidir.''


Kadının sözünden istiğfar etmesi ve kocasının isteğine uyması

Kadın kocasının öfkelendiğini görünce hemen ağlamaya başladı. Zaten ağlamak kadınların tuzağıdır.

''Senin düşünmeni beklemezdim. Senden başka şeyler ümit ederdim'' dedi.

Kadın tevazu gösterip dedi ki, ''Ben senin sadece karın değil ayağının toprağıyım.''

''Her neyim varsa ten de, can da hepsi senin; ferman da, hüküm de hep senindir.''

''Fakirlikten sabır ve kararım kalmadıysa bu inleyiş senin içindir; kendim için sanma.''

''Her derdime sen deva olursun. Senin mahrumluğun yine bana döner.''

''Başına yemin ederim ki bu ağlayış, bu sözler hep senin içindir. Kendim için sanma.''

''Senin için nefsimin dileği, önünde can teslim etmektir.''

''Keşke canımın feda olduğu ruhun, ruhumun sırrına aşina olsaydı.''

''Fakat benim için böyle kötü zanda bulununca bundan sonra canın da, tenin de bir değeri yok.''

''Ey gönül rahatı! Maksadın bu olunca gümüş de altın da gözümde topraktan başka bir şey değildir.''

''Canda ve gönülde sen yer tutmuşken ufacık bir günah öfkelenmene sebep oldu.''

''İstersen ayrılabilirsin. Hükmüm senin elinde. Bu aydın canın işi de senden özür dilemektir.''

''O zamanı hatırla ki ben bir put gibi güzel, sen de bir putperest gibiydin.''

''Hizmetim senin tabiatına, gönül ahvali senin emirlerine uygundu.''

''Ben senin naçiz bir sebze (ıspanak) nim, bana bak. İster ekşi, ister tatlı nasıl dilersen öyle ye!''

''Sözlerim küfr idiyse iman ettim. Canı, senin emrine tabi kıldım.''

''Şaha karşı davranışta dikkat etmedim. Huzurundan eşekle geçtim (küstahlık ettim).''

''Senin af kandilini yakarak itirazdan vazgeçip tevbekar oldum.''

''Önüne kılıç ve kefeni koyuyorum. İşte boynum! Kurtulmak için bir tedbir almayacağım.''

''Acı ayrılıktan söz etme. Ne yaparsan yap da ayrılık olmasın.''

''Senin içinde benim için bir özür dileyen gizlidir. Aramızda o daima bir şefaatçidir.''

''Benim özür dileyenim senin güzel ahlakındır. Zaten ben ona güvenerek hatada bulundum.''

''Ey ahlakı bal ve şekerden daha tatlı olan! Sen de biraz öfkeni gizle bana acı.''

Bu şekilde özür dileyip dururken kederinden ağlamaya başladı.

Ağlamaksızın bile gönülleri yaralayan kadının ağlaması ve ah etmesi haddi aştı.

Gözyaşı yağmurundan bir şimşek çakıp o erin gönlünde bir kıvılcım parladı.

O, onun güzelliğinin düşkünüyken can u gönülden şimdi o sevgilinin kölesi oldu.

Nazından gönüllerin kan ağladığı, ağlayıp yalvarmaya başlarsa gönül mecnuna döner.

Onun kibrinden gönül titrerken şimdi o senin önünde ağlamada...

Cevri ve nazı tuzak olan, özür dilemeye kalkarsa özre yer kalır mı?

''Kadınları, çocukları...İhtirasla sevmek insanlara süslü gösterildi'' diye Hak söyledi. Bu Allah sözüdür. Bunda tereddüt yoktur.

Kadın, erkeğin (sükunu) için yaratıldı. Adem Havva'dan nasıl uzaklaşabilir?

Kişi, Hz Hamza ve Rüstem'den daha kahraman da olsa o karısının esiridir.

Sözlerine alemin kul köle olduğu Hz Peygamber bile, ''Konuş ey genç kadın (Aişe)!'' dedi.

Su, şiddetle saldırıp ateşe gark gelir. Lakin (su kaba konunca) ateşte onu kaynatır.

Su ile ateşin karışmasına bir tencere mani olursa ateş o suyu buharlaştırır, yok eder.

Görünüşte erkekler, suyun ateşe olduğu gibi, kadına galipse de gerçekte şüphesiz kadının mağlubudurlar.

Bu hususiyet, insanda kemale erdi. Hayvanda sevgi eksiktir ve bu onların noksanlığındandır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!