Mevlana Mesnevi yazı dizisi 69

 Dünyaya aşık olan, duvardaki güneşin ışığının nerden geldiğini araştırmayıp duvara aşık olan gibidir. Duvardaki güneşin ışığı onun parlaklığından değil, dördüncü gökteki güneş yuvarlağındandır. Şüphesiz duvara gönül veren, ona aşık olan, güneşin ışığı güneşe kavuşunca ebediyen hüsranda kalır.

Küll'e aşık olanlar cüz'e itibar etmez. Cüz'e meyleden küll'ün müştakı değildir.

Zira cüz'i, cüz'e meyledince maşuku küle gider.

Elini çürük iplikle bağlayan dertli, başkalarının maskarası olduğunu bilmez.

Aşıkın derdine o derman olmaz. Ona mı bakacak, yoksa kendi işine mi?


''Eğer zina edersen hürre bir kadınla et. Eğer bir mal çalarsan incileri çal ki kıymetli bir şey çalmış olasın'' manasındadır.

Arab atasözünde geçen adi işlerde bile o işe göre kıymetli olanı yapmak gerektiği anlatılmak istenmiştir.

Kul (maşuk) efendisinin, Tanrı'sının yanına gitti. Aşık ağlar oldu. Gül kokusu (gülden tarafa) gitti, onun için hor hakir kaldı.

Ey dileğinden uzaklaşan! Onun çalışması ve çektiği eziyet boşa gitti. Ayağı yaralandı.

Gölge avlayan avcı sensin. O gölgeden sermaye olur zannetti.

Birisi kuşun gölgesini sımsıkı tutmuş. Ağacın tepesindeki kuş ona hayret edip,

''Bu ahmak acaba maskaralık mı yapıyor?'' (işte) işe yaramaz garip ve batıl sebep.

Eğer cüzler küll'e bağlıdır dersen, diken ye! O da güle bağlıdır.

Cüz, küll'e her bakımdan bağlı olsaydı peygamberlerin gönderilmesi manasız olurdu.

Peygamberler Hakk'a ulaştırıcı oldular. O'na ulaşmış olana kavuşmak diye bir şey gerekmez.

Ey oğul! Bu sözün sonu yoktur. Gün geçti. Hikaye tamamlansın.


Arab'ın hediyesi olan su testisini halifenin adamlarına teslim etmesi

Testiyi sunup sultan için hizmet tohumunu ekti.

Dedi ki, ''Bu hediyemi şaha arz edin. Yoldan çevirip beni utandırmasın.''

''Bu tatlı, saf su yağmur suyudur. Gülden testiye doldurdum. Yalanım yoktur.''

Şahın hizmetkarları ona güldüler ama hediyesini kabul ettiler.

O kıymetli şahın lütfu keremi onların da gönlüne tesir etmişti.

Padişahlar, halkı da kendi yollarına çekerler. Yeşil gökten, yeryüzü de yeşil giyinir.

Padişah havuza, adamları da lülelere benzer. Havuzun suyunu lüleler akıtır.

Eğer havuzun suyu temiz olursa lülelerden de saf su akar.

Çünkü her bir lüle havuza bağlıdır. Onlar aldıklarını akıtırlar. Bunu iyi düşün!

Vatansız şahlar şahı canının lütfu, bütün bedene nasıl yayılmış gör.

Asıl soylu akıllıların aklının lütfu da her uzva nasıl edep öğretiyor, gör!

Sabırsız, kararsız aşkın kuvveti de bak, seni nasıl deliliğe götürüyor.

Deniz suyunun keremine bir bak. Onda sonsuz inciler, cevherler meydana gelmede.

Ustanın hüneri neyse, çırakları da onunla tanınırlar.

Usul bilgisinin alimi için ders usuldür. Talebesi de onu öğrenir.

Fıkıhçı üstadın dersi de fıkıh olur. İyi talebe de ondan fıkıh olur.

Dil bilgisi hocası da gramer okutur. Talebelerin bilgisizliğini giderir.

Dersi yok olmak olan üstadın talebesi de mahvolmanın ve ayılmanın alimi olur.

Ölüm günü, bütün ilimlerin en iyisi yoksulluk, yani Hz Peygamber'in ilmidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!