MEvlana Mesnevi yazı dizisi-16

 *Hristiyanların hilekar vezire tabi olmaları;

Halkın, takliden gönül verdiği o hilekara Hristiyanlar, tamamen tabi oldular.

Ona gönül verip büyüsüne aldandılar, İsa'nın (vekili) sandılar.

O ise gerçekte lanetli bir Deccal'dı. Ey yardımcı olan Allah, kullarına yardım eyle!

Yolda binlerce tuzak ve tane var. Bize aç ve haris kuşlar gibiyiz.

Gerçi Ankalar gibi yükseklerde de uçsak, her an yeni bir tuzağa tutuluyoruz.

Sen bizi bir tuzaktan kurtarırsın, biz yine bir başka tuzağa düşeriz.

Biz, bu dünya ambarında buğday topluyor, bir yandan topladığımız buğdayı kaybediyoruz.

Buğdayın kayboluşunun, farenin hilesinden olduğunu aklımızı kullanarak idrak etmiyoruz.

Fare ambarı deldi. Onun hilesinden mahsul dağıldı.

Ey can, önce farenin şerrini defet, sonra buğday ölçeğini omuzla.

O büyükler büyüğü, (Hz Muhammad sav) bak bir sözünde ne der; 'Gönül huzuru olmadıkça namaz tamam olmaz.'

Eğer ambar faresinin hilesi yoksa, bizim kırk yıllık amelimizin buğdayı nerede?

Bu kadar zamandır doğruluğumuzun, işimizin hasılı niçin ambarımızı doldurmadı?

Çakmaktan çıkan kıvılcımlar, yine o yanık gönülde yer edinirler.

Lakin karanlıkta gizli bir hırsız, bu kıvılcımlara, bu yıldızlara parmak bastırıyor.

Gökte bir kandil yanmasın diye onları birer birer söndürüyor.

Her adımda yüzbinlerce tuzak da olsa Ey Rabbim! Sen bize ihsanda bulunursan elem ve korku yoktur.

Ey kerem sahibi! Sen bize yardım ettikçe o alçak hırsız, o şeytan bize ne yapabilir?

Sen, her gece ruhları beden bağından (tuzağından) kurtarırsın.

Onlar, bu kafesten üzüntüyü atıp, hakim ve mahkum olmaksızın rahat bir haldedirler.

Geceleyin, zindandaki mahkumlar orada olduklarından padişah da saltanatından habersizdir.

Uyurken karın ve zararın endişesi, onun bunun manasız hayali yoktur.

Arifin hali uyanıkken de böyledir. Mevla, Ashab-ı Kehf için 'Onlar uykudadır' buyurdu. Buna dikkat et.

Arif, dünya işlerinde devamlı uykudadır. O Allah'ın kudret elinde tuttuğu kalem gibidir.

Yazı esnasında yazanı görmeyen, yazının kalemden olduğunu zanneder.

Bu gönülden, ariflerin halinden az bir şeydir. Halk hissi uykuda gizlenmiştir. (Bu halden bihaberdir.)

Ruhlar asıl vatanına gidince, bedenleri de burada (yataklarında ) dinlenir.

Her biri tuzaktan ve kafesten kurtulmuş kuş gibi hırstan ve tamahtan azadedir.

Yine bir ıslıkla tuzağa yakalanır; yine suyun, tanenin, şöhretin esiri olur.

Sabah vakti dünyaya bir nur inerken göğün altın kanatlı, akbabası görünür.

Sabahı yaratan Allah İsrafil gibi bütün ruhları bu görünen aleme getirir.

O bedenden ayrılmış olan ruhlar, tamamen vücut bineğine geri dönerler.

Can atlarında eyer daimi değildir. Bu 'Uyku, ölümün kardeşidir' hadisinin sırrıdır bil.

Sabah olunca onların geri dönmeleri uzun bir iple bağlı olmalarındandır.

Sabahleyin yine yük altına girmen için meranın sahibi seni çeker.

Keşke bu ruh, Ashab-ı KEhf gibi veya Nuh'un gemisi gibi korunmuş olsaydı.

Böylece uyanıklık ve akıl tufanından şu kalbin, gözün ve kulağın korkusu olmazdı.

Dünyada yine Ashab-ı Kehf var, bir baksan, hem de yanında. Lakin sen bundan habersizsin.

Mağarada dost da onunla beraber, ama ne fayda, senin gözün, kulağın kapalı.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyinden geçen düşünceler bize mi ait?

Kendini BİL!