Nefsini bilmek için başlangıç
İnsanın
nefsini bilmesi ile başlayan bir serüven özgürlük. Kişinin bu
bilme aşamasına gelmeden yaşama dair anlayış oluşturması ve
barışçıl bir ruhaniyet içinde her insanın fıtratını anlayıp
saygı ile kuşatması ve karşısındaki kişinin sevgisine nail
olması mümkün değildir. İnsanın kendi nefsini bilmesinin önünde
çok büyük engeller var yaşadığımız zaman diliminde, bunun en
öz sebebinin sevginin yanlış temeller üzerine kurulmuş olduğunu
söyleyebiliriz. Sevgi denen öz çağımız anlayışında daha
ileri ve nitelikli bir seviyede olmalıydı ancak yaşamın
çarpıklığı ters etki yaratarak temelleri sarsmış ve enkaz
görünümlü insanlarla çevrili toplumsal yapılar oluşturmuştur.
Kişinin bu hastalıklı yapıdan kurtulup kendi nefsini tanıması
ve kendi dünyasını çevreleyen gerçeklikte yaşaması mucize
kelimesiyle tabir edilebilir. Bu gerçekliği aşmanın ve kendi
benliğini sahiplenmenin engelleri sayılamayacak kadar çoktur ancak
genel bir tanımlama yapılacak olursa; kişi önce ailesini anlamalı
ve aşmalıdır, büyük ailesini anlamalı ve aşmalıdır, toplumu
anlamalı ve aşmalıdır, dinleri anlamalı ve aşmalıdır, dünyayı
anlamalı ve aşmalıdır ki tüm bunların anlayışına varabilmek
içindeki barışı ve sevgiyi korumakla mümkün olmaktadır.
Yaşadığımız çağdaki bu karışık ve bölünmüş anlayış
sevginin çeşitliliği hakkında çok net bilgi kaynağıdır. Hemen
her insan bir fikrin ve ya ideolojinin savunucusu durumundadır.
Devletler ise hükmetmenin cazibesinde dinleri yönlendirici
konumdadır. Çarpıklığın bu global pazardan hane içine
girmemesi imkansızdır. İnsanların sokaktaki insana güveni
kalmadığı bir zaman diliminde korumacı anlayış özgürlüğe en
büyük darbedir hemen hiç kimse kalpleriyle inandıkları şeylerin
takipçisi olamamaktadır. Dünyaya gelen her çocuk yaşam amacını
kendi içinde hissedemeden baş edemediği kişilerin esaretinde
kendini mutlu etmeyen yaşama mahkum edilmekte ve ortaya daha
ızdıraplı nesiller gelmektedir. Çağımız bilim ve teknoloji
alanında mucizevi bir gelişimle sınırları zorlamakta ancak insan
denen beşer bu gelişimde değerleri kaybolmuş bambaşka bir
kimliğe bürünmektedir. Akıl sahibi olan insanlar çağa yön
verirken bir taraftan acı çeken bir misyondan da mutsuz bir yaşama
sahip olmaktadırlar. Yaşam kesinlikle tam ve olması gerektiği
gibi bir gerçeklikte insanların hüküm sürdüğü bir anlayış
değil tam tersi yozlaşmış, her tür bağların koparıldığı,
düşmanca bir anlayışa bürünmüş acıklı hikayeler toplamına
dönüşmüştür. Akıl sahibi insan galaksilerde yolculuk yapan
insan kendi içinde bu acı tabloyu nasıl oluşturur acaba? Aşk
kainatın her zerresine nüfuz eden bir duygu ve kişi bu duyguya
sahip çıktığı oranda Akıl sahibi olabilmekte yaratıcı
olabilmektedir bu duygunun tüm insanlara yönelmemesi ne acı bir
tablodur ya da yönelen ve yaşama güzel bir portre çizen bir
anlayışa ulaşanlara zulmetmek ne büyük cehalet göstergesidir.
Mevlana bu isimlerden birisidir kaç insanın dikkate aldığı bir
isim olmuştur? Akıl sadece yeni bir makine icad edilirken
kullanılmaz akıl sadece ve sadece aşka ve tutkuya yöneldiğinde
kendini gösterir bu Yaradana olan aşk ya da insana olan aşk gibi
saçma kalıplarla nitelendiğinde anlayışına varılamaz çünkü
gördüğün herşey O dur ve eğer sen bunu bilmiyorsan Dini hiç
anlamamışsın demektir ve bu yüzden Dini hiç aşamıyor sadece
çarpıtıyorsun. Aşık bir kalp ve tutkulu bir kalp kendine
dönüktür ve gördüğü herşeyi bu kendine dönük gözden görür
yani Dinin Allah diye nitelendirdiği Teklik ancak aşık olduğunda
senden dışarı yansır ve sana dışarıdaki yaşamın gerçekliğini
algılamanda anlayış oluşturur. Gerçek aşk insanın kendi
fıtratında var olana sahip çıkması oranında yani kendi nefsine
dürüst bir anlayışla kendini bilmesine yaptığı bir yolculuktur
eğer bu yolculukta bir insanla aşk da açığa çıkıyorsa bu o
kişinin şansıdır. Mevlana ile Şems bu aşkı derin boyutta
yaşamışlar ancak sadece çevrelerinden dışlanmayı ve hatta yok
etmeye doğru bir mükafatı hak etmişlerdi. Şemsin öldürülmesi
ile Mevlananın ızdırabı işte insanın en sevdiği duygu acı
çeken kendine muhtaç mahlukatlar ama artık Mevlananın anlayışı
o kadar büyük ki ne acısına yanabilir ne de senin cehaletinden
dolayı seni eskisi gibi sevebilir o en derinde yaşadığı o gizemi
o yanlızlığa karşı kazandığı zaferi yok edeni. Daha büyük
anlayışlara ereceği şüphesiz nihayetinde o Tekliği bilendir
işte eserini bu kadar derin temellere oturtmuştu ama çağın hızlı
tüketim anlayışında aşk sadece nefsin bir an kabarması ve geçip
gitmesi çünkü İnsan denen varlık kendi özündekini hiç aramadı
ve aşkla bakmadı yaşama belki birilerinin nefretinin takipçisi
oldu, birilerinin ideolojisinin, birilerinin intikamının,
birilerinin mirasçısı oldu İnsan kendi içinde olabilecek o büyük
tutkulardan korktu binlerce yasağın korkusuyla inledi, itaatte
kusur etmedi evet İnsan kendi dışında herkese İTAAT etti. İşte
o sebepledir ki hiç AŞIK olmadı ve hiç akıl sahibi olmadı
yaşama dair insanlara dair ( İstisnalar kaideyi bozmaz yaşadığımız
çağa entegre edilmiş yazıdır ).
Sevgi
Tama
Yorumlar
Yorum Gönder